"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İhanet suçlaması bumeranga döndü

Kâzım GÜLEÇYÜZ
11 Mart 2016, Cuma
Ceza hukukunun en temel prensipleri olan “Suç ve ceza şahsîdir; suçu kim işlediyse cezasını o çeker; kişi, kendisine isnad edilen suçu işlediği ispatlanıp bu iddia bağımsız mahkeme kararıyla kesinleşerek hükme bağlanıncaya kadar masum sayılır” ilkelerinin hiçe sayıldığı son derece anormal bir süreçten geçiyoruz.

“Hain” suçlamaları havada uçuşuyor.

O kadar ki, bu ithamlar iktidar cenahının kendi içinde bile ciddî bir boyuta ulaşmış durumda. Ahmet Taşgetiren’in “Kendi camiamız içinden çıkarılan ve her gün yeni isimler eklenerek kabartılan ‘hainler listesi’ bir başka savaş halini yansıtıyor” isyanı (Star, 9.3.16) bunun son örneklerinden.

Bu listeler için “Muhalif medyadan vs devşirilmiş değil” diyen Star yazarının böylece “Muhalif medyada yazanların hain ilan edilmesinde beis olmayabilir” gibi bir manaya kapıyı açması ayrıca üzerinde durulması gereken bir tuhaflık.

Ama ihanet ithamının iktidar cenahına da taşınıp, giderek kızışan bir iç çekişmede kullanılmasından şikâyet etmesi ilginç:

“Listede yer alanların hepsi tanıdığım isimler. Üstelik onları ‘dost’ tanıyorum. ‘Bizim’ diye nitelediğimiz gazetelerde köşelerini okuduğumuz insanlar. Her bir isim beni şaşırtıyor. Allah Allah diyorum, bunlar nasıl ihanet etmiş olabilirler ki?

“Ayrıca siyasetçiler de var aralarında. ‘Hain’ ne kelime, Lawrens bile olmuşlar!”

Şu sıralar “ihanet” Erdoğan’a karşı tanımlanıyorsa, yarın bir başkası güçlü olduğunda aynı kişilerin onunla ilgili de liste oluşturmaya yöneleceklerini belirten Taşgetiren, Cumhurbaşkanına, kadim dostlarını çağırarak birlikte geçmişteki zor günleri yad etmeleri ve “hainler listesi”ni ateşe atıp yakmaları çağrısında bulunuyor.

Önüne geleni hainlikle suçlama furyasının, en başta Erdoğan’ın bu kelimeyi çokça kullandığı öfkeli söylemlerinden de hız ve kuvvet alarak dolu dizgin devam ettiği bir ortamda bu çağrı, iletildiği adreslerde mâkes bulur mu, doğrusu bilemiyoruz.

Ama muhalif kesimlere yönelik olarak başlatılıp tam bir paranoyaya dönüşen ihanet suçlamasının, bumerang gibi geri dönerek çıkış adresini vurma noktasına gelmiş olması çok enteresan ve manidar.

Basın özgürlüğüne sahip çıkmayıp muhalif gazetelerin susturulmasına alkış tutan bir basın, Takrir-i Sükûn döneminde de arz-ı endam etmişti.

4 Mart 1925’te çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu ve olağanüstü yetkilere sahip istiklal mahkemeleriyle bütün muhalifler tasfiye edilmişti...

Okunma Sayısı: 3653
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Tam

    11.3.2016 13:50:23

    2 Türkiye kendi Müslüman milletine hitap eden hukukunu ordan burdan intihal ederek, calarak cirparak degil kafa yorarak yapmali. Bakin Kemalizmden arindirilmis bir Anayasa yapabilecek bir BÜNYE ve KAPASITE, BIRIKIM TBMM de YOK. CESARET HIC YOK. Tek mazeret. Yok anlasamamislar mis. TBMM ye vatanina milletine hizmet icin girenlerin anlasamamasi ne demek? Bu mümkün mü? Hukukunu bilmeyen bir millet olmatan kurtulamasinlar ki müstebit, tiranlar baslarindan eksik olmasin plani hâlâ isliyor. Zir hukukunu bilmeyen bir millet adil ve demokrat biri yöneticiyi dahi müstebit yapar.

  • Ali Tam

    11.3.2016 13:49:58

    1 Tasima suyla bu kadar degirmen döner. Avrupa parlementolarinda tartisilarak, hukuk alimlerince incelenerek halkin, dininin, ahlak degerlerinin, sosyal yapisinin ve sair ögelerin yeralarak vücuda getirdigi hukuku ezbere ithal etmekle olmuyormus; hukuku anlamak gerekiyormus. Bin senedir bu millet sucun sahsiligini ve sair meseleleri bilmiyor muydu diyeceksiniz. O bin seneyi bir günde gömen kisi bu milletin basina bu belalarin gelmesini istemistir ki belalarla mesguliyetten menhus lakabiyla onunla kimse ilgilenemesin. Tekrar tekrar diyorum. Türkiye'den cok sayida hukuk doktora tezi hazirlamak icin Almanya ya geliniyor. Yaptigi is su. Almanca ögreniyor ve Alman hukukcularin kafa yorarak ürettikleri hukuki mülahazalari kütüphanelerden kopyalayip memlekete dönüyor onu sadelestirip kitabina uydurarak doktora tezini sunuyor. Bundan ahan da böyle hukuk anlayisi cikar!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı