"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İç-dış politika ve demokrasi

Kâzım GÜLEÇYÜZ
27 Ekim 2016, Perşembe
Millî irade kavramının ülkeyi hukuk, demokrasi ve çoğulculuktan uzaklaştırmak, darbeyle mücadelenin de muhalifleri tasfiye için kullanıldığı sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz.

Demokrasi için ve darbeye karşı muhalefetle uzlaşma şeklinde takdim edilen “Yenikapı ruhu” bile “İktidar ne derse o” eksenli bir duruş olarak tanımlanıyor.

O yüzden, Sarayın ve yönetip yönlendirdiği hükümetin Meclisi bypass ederek MGK ve MGSB referansları ve “iliştirilmiş medya” desteğiyle yürüttüğü tasfiye operasyonlarına ve bunlarla sebebiyet verilen yoğun mağduriyetlere yönelik itiraz ve eleştiriler “Yenikapı ruhunun ihlali” olarak yorumlanıyor ve topa tutuluyor.

Bu tavır “İkinci kurtuluş savaşı, dünyaya kafa tutma, mazlum milletlere ve ümmete ümit olma” gibi hamaset söylemleriyle yüceltilerek adeta kutsallaştırılıyor.

Böyle bir psikoloji, gündemdeki herkesi ilgilendiren çok önemli, kritik, hassas ve hayatî konuların dahi sükûnetle konuşulup tartışılabilmesine izin vermiyor. 

Bu durum dış politikaya da yansıyor.

Ülkenin mukadderatını ilgilendiren çok önemli ve riskli kararlar, Meclis ve kamuoyu dışlanarak alınıyor ve “millî mesele” şablonunun arkasına sığınılarak, konuların etraf-ı erbaasıyla enine boyuna müzakere edilmesinin önü kesiliyor.

Dış ilişkiler keskin manevralar ve U dönüşleriyle oradan oraya savrulup duruyor; kâh düzgün ilişkiler, diplomasi diline uymayan sokak ağzı rest ve çıkışlarla bozuluyor; kâh tam tersi manevralarla yeniden “düzeltilme”ye çalışılıyor.

Meselâ Suriye, Irak, Mısır, İran, İsrail, Rusya, ABD, Almanya ve AB ile ilişkilerin seyri, bunun kısa bir zaman dilimine sığdırılan çok sayıdaki örnekleriyle dolu.

Böylesine değişken, istikrarsız, zikzaklı bir dış politika ile bölgede ve dünyada itibarlı bir ülke olabilmek mümkün mü?

İşin garibi, bu durum tartışılamıyor da.

İçeride hukuk ve demokrasi ihlalleriyle otoriterleşme işaretleri arttıkça, dış ilişkilerde hamasete dayanan maceracı arayışlar da eşzamanlı olarak çoğalıyor.

Bu vahim gidişatın sonu nereye varır?

Türkiye bu durumu daha kadar taşır?

Sungur Abinin cenazesinde boy gösterdikten 4 yıl sonra, kızını, hak kazandığı emekliliğe de izin vermeden Kur’an kursu hocalığından attılar.

Yargı üzerinde yoğun baskı sürerken “KHK mağdurlarına yargı yolunu açıyoruz” demek AİHM yolunu kesme amaçlı bir taktikten başka ne olabilir?

Tenkit, gıybet ve tahriklere karşı neler yapabiliriz? - http://www.yeniasya.com.tr/video/tenkit-giybet-ve-tahriklere-karsi-neler-yapabiliriz_412915 

Okunma Sayısı: 4104
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • SAİD HAKTAN

    27.10.2016 15:00:50

    Bu neyaman çelişki;birileri Türkiye de cemaatlere baskı uygulamak için "Hizmet" hareketini kullandı...14 sene sonra aldatıldıklarını anladılar!... Mağdurlara bakıyorsunuz,Nur cemaatlerinin okyucuları,meşveretçileri de var...Ateist,sosyalist düşüncesindeki partiler iktidarda olsaydı bukadar MÜSLÜMANA zarar veremezdi Allah-u Alem..İçeride ve dışarıda uğraştığımız işler sebebiyle bu milletin sonu gelecek diye korkuyoruz...MAAZALLAH..

  • Raşit Duran

    27.10.2016 14:15:53

    (5) Eskilerin "kaht-ı rical" dedikleri devlet adamı mânâsındaki kıtlık yahut yokluğu ve kendini rical-i devlet zanneden günümüz politikacılarının yaptıkları siyaset maalesef bugünkü dahili karışıklığı harici fiyaskoları netice verdi. Unutmayalım ki 6 asırlık Osmanlı'yı yıkanlar da vatansever olduklarını söyleyen kendilerini devlet adamı zanneden şahıslardı. Oysa ki vatanseverlik ayrı devlet adamlığı ayrı şeylerdir. Hem devir İmparatorluk devri de değildir. Asır şahsı manevi ve Hürriyet asrıdır. Zamanın gidişatına ve hususiyetine ters vaziyet almak, dahili ve harici siyaset yapmakla muvaffak olamayız. Demek devlet adamı yokluğu ve yanlış hatalı politikalarla bir araya gelince iç dış hezimet mukadder oluyor. Dış dünyayı düşman ilân etmekle mesuliyetten kaçamayız ve meselelerimizi halledemeyiz vesselâm.

  • Raşit Duran

    27.10.2016 12:32:03

    (4) Artık "dünyanın küresel bir köy"haline geldiği bir yeryüzünde yaşıyoruz. Bir ülkede olan müspet ve menfi bir hadise sair ülkelerde de tesirini hemen gösteriyor. Müstağni kalmak mümkün değil. Böyle bir dünyada yaşarken, iç dış politikada atacağımız adımlar, alacağımız kararlar ülkeye ve insanına zarar verecek tarzda olmamalıdır. Dünyadan bana ne, dememiz katiyen mümkün değildir. Bunun için de dünyanın ahvalini bilen dünyayı yakından takip eden akıllı, basiretli, ferasetli, "devlet adamına" bilhassa bu zamanda şiddetle ihtiyacımız vardır.

  • Raşit Duran

    27.10.2016 12:14:44

    (3) Bugün Yeni Asya'da da okumuş olmalısınız haberi. OECD nin Eğitim Endeksi rapround yine sonlardayız. Insan Hakları, Özgürlükler, Basın, Ekonomi gibi sair uluslararası kuruluşların raporlarında da hep arka sıralarda yer alıyoruz. Peki ama neden? Bu ülke ve milletimize yakışıyor mu? Bu raporları dikkate almak yerine, bu kuruluşlara düşmanmış gibi tavır takınıp, onları düşman ilan ediyor ağzımıza geleni söylüyoruz. Böyle ülke yonetimi böyle siyaset mi olur?

  • Raşit Duran

    27.10.2016 12:02:08

    (2) "Dinde hassas" bazı kişi ve gruplara anlatmakta sıkıntı çektiğimiz bir konu da demokrasi meselesi. Halbuki "din adına" Hz.Üstadın sahip çıktığı demokrasi, bünyesinde hürriyet, adalet, meşveret, hukukun üstünlüğü gibi temel insani hak ve hürriyetleri barındırıyor. Hepimiz bunları istemiyor muyuz? Din adına siyaset yapanlar ile dini siyasetlerine alet eden politika ve politikacıların, dahili ve harici siyasetle ülkemizi getirdiği nokta hepimizin malumu olup izaha lüzum yoktur.

  • Raşit Duran

    27.10.2016 11:44:19

    Sayın Güleçyüz, güzel ve yapıcı tenkiti ihtiva eden yazınız için teşekkürler. Dahili ve harici politikalar gözümüzün önünde cereyan ettiği ve neticesinde faturasını milletçe biz ödediğimiz için tasvip edilir tarafı yoktur. Yanlış olanları tartışacak bir hürriyet ortamı da maalesef olmadığından doğruların ortaya çıkma imkanı bulunmamaktadır. Çünkü muhalif olmak neredeyse "vatana ihanetle" eşdeğer. Oysa istidat ve kabiliyetlerin inkişafı ancak hürriyet ortamında mümkün olur.

  • Fatıma

    27.10.2016 10:03:03

    Ne kadar yerinde ve doğru bir yazı olmuş elinize yüreğinize sağlık. Kendilerini Osmanlı zannediyorlar, imparatorluk rejimi çoktan bitti. birilerinin bunu hatırlatması lazım. Boşuna hamasi davranışlar sergileyip halkı kandırmaya çalışmasınlar.

  • Serdar celik

    27.10.2016 08:33:25

    Sendikaya girip cikmak feto uyeligi mi sayiliyor bunu birturlu anlayamadim.?

  • talip

    27.10.2016 07:06:30

    herkes kendi sahsi istikbalini dusunuyor aihm umurlarinda değil nasil olsa millet odeyecek tazminatlari ulke batmis bitmis kim dusunuyor hersey ortada

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı