Seçimin yapılacağı 7 Haziran yaklaştıkça partilerin seçim kampanyaları da giderek yoğunlaşıyor ve yarış kızışıyor.
Milletvekili aday listeleri kesinleşti, seçim beyannameleri açıklandı, meydanlarda mitingler ve medyada parti reklamları başladı.
Cadde ve sokaklar parti bayraklarıyla donatıldı ve adayların seçim turları hızlanıyor.
7 Haziran’a kadar tempo daha da artacak.
Vaadler tekrar tekrar anlatılacak. Parti otobüslerinde en üst perdeden açılan hoparlörlerden seslendirilen anonslar eşliğinde gürültülü, şarkılı-türkülü seçim konvoyları zaman zaman iyice bunaltıcı hale gelecek.
Partiler arası polemikler sertleşecek.
Bunlar bir yere kadar demokrasinin en önemli ve vazgeçilmez esaslarından biri olan seçim yarışının, ister istemez katlanmak zorunda olduğumuz kaçınılmaz sonuçları.
Gerçi oturmuş Batı demokrasilerinde bu süreçler de çok daha sakin ve olgun bir atmosferde yaşanıyor. Çevre ve gürültü kirliliğine hiçbir şekilde meydan verilmeden, yarış gayet medenî bir şekilde gerçekleşiyor.
Dileriz, biz de bu seviyeye artık erişir ve seçimleri adeta “ölüm kalım savaşı” olarak görmekten kurtulup, siyaseti bu yönüyle de normalleştirmeye artık muvaffak oluruz.
Ama bunun için hem sistemin temel altyapısının darbe tortularından tamamen arındırılması, hem de işin ahlâkî ve kültürel zemininin yeniden inşa edilmesi gerekiyor.
Siyasetin ne pahasına olursa olsun iktidar gücünü elde etmek ve bu gücü korumak hedefine kilitlenen, hırs ve çıkar eksenli bir mücadele alanı olmaktan çıkarılıp, herkesi kucaklayan ve farklılıklara saygıyla yaklaşan bir anlayış çerçevesinde samimî bir hizmet yarışına dönüştürülmesi bu bağlamda çok önemli.
Ötekileştirici ve kutuplaştırıcı tavır ve söylemlerden kesinlikle uzak durulması da.
Ne yazık ki, bu hususlarda da henüz arzu edilen noktaya erişildiğini söyleyemiyoruz.
Bir diğer önemli nokta, bu seçimin de darbe ürünü sistemin getirdiği eşitsiz ve adaletsiz şartlarda gerçekleşecek olması. Bilhassa yüzde 10 barajı ile bütçeden partilere ayrılan devlet yardımının tahsis ve taksimindeki dengesizlik, seçmen iradesinin sağlıklı oluşmasını engelliyor.
Oysa seçim de hür ve âdil olmalı, değil mi?
* Bugün itibarıyla günlük yazılarımızda 24. yılımıza girdik. Nisan’ın son haftasından itibaren Yeni Asya’daki 38. yılımızı da idrak etmiş bulunuyoruz. Beraberliğimizin ihlâs ve istikamet çizgisinde bu dünyadaki son nefesimize kadar ve kabirden sonraki âlemlerde de devamı için duanızı rica ediyoruz.