Deniz Yücel’in Almanya ve hele Rahip Brunson’ın ABD ile uzun zamana yayılan ve bedeli ağır olan restleşmelerden, Mehmet Altan’ın AİHM kararından sonra tahliye edilmelerinin ardından, iki yılı aşkındır tutuklu olan Selahattin Demirtaş’ın da yine AİHM kararıyla bırakılması gündemde.
(“Karar bizi bağlamaz” restlerinin neticesini herhalde yakın zamanda görürüz.)
Arada, bir yıldır tutuklu olduğu halde iddianamesi hâlâ hazırlanmayan Osman Kavala’ya yönelik iddiaları güya tahkim etmek için yapılan son gözaltılar ters tepti.
Kimlikleri de, adresleri de belli olan ve davet edildikleri takdirde kendilerinin gidip ifade vereceklerinden emin olunan akademisyenlerin karga tulumba derdest edilmeleri, iktidar çevrelerinden de tepki çekti.
Ve neyle suçlandığı belli olmayan bir kişi hariç, gözaltına alınanlar serbest bırakıldı.
Bu örnekler, hukuku çok fazla zorlamanın yol açtığı skandallar olarak kayda geçti.
Adalet Bakanı, Meclisteki bütçe konuşmasında 2019 yılını yargıda yeni bir başlangıç yapmaktan söz ederken, “yargıdaki travma”dan bahis açarak, bir anlamda bu anormalliklere “izah” getirmeye çalıştı ve bu travmanın aşılacağına inandığını söyledi.
Travmadan 15 Temmuz fitnesinde 4 bini aşkın yargı mensubunun dahli bulunduğu yönündeki iddiaları kast ediyor olmalı.
Ama bu iddiaların ne kadarı doğru?
Hele tasfiye, gözaltı ve tutuklama listelerinin 15 Temmuz’dan çok önce hazırlandığına dair iddialar da göz önüne alınırsa...
Son dönemde, özellikle OHAL sürecinde yargıda olup bitenleri sadece travma ile açıklamak, meseleyi izah edemiyor. Mahkemeler üzerinde gerek HSK eliyle, gerek iktidar medyası kullanılarak uygulanan siyasî baskıyı ve gerekse Perinçek’e “Yargı altın çağını yaşıyor” dedirten “Avrasyacı yapılanma”yı dikkate almadan yapılacak değerlendirmeler çok yanlış ve eksik olur.
Ama bu faktörlerle yargıyı bir siyasî hesaplaşma ve rövanş aracına dönüştürmenin bedeli içeride ve dışarıda çok ağır oluyor.
Yargı alet edilerek yapılan hukuksuzluklar içeride hukuk ve adalete duyulan güveni dibe vurdururken, yukarıdaki örneklerde görüldüğü üzere dış ilişkilerimizi tahrip ediyor ve imajımıza çok büyük zarar veriyor.
Bu duruma artık bir son verilmeli. Hukuka dönerek...
***
İzlemek için tıklayınız:
Âdil yargılama olsa affa gerek kalmaz