Türkiye tarihinde benzeri hiç görülmemiş boyutlardaki tasfiye dalgası her alanda bütün hızıyla devam ederken, cadı avı endişesi de büyüyor.
Öyle ki, Adalet Bakanı bile “Herkes gibi ben de endişeliyim” demek zorunda kalıyor. Kurunun yanında yaşı da yakacak uygulamaların yine çok geniş çaplı mağduriyetlere yol açmasından korkuluyor.
Bakan Bozdağ’ın bu noktadaki beklenti ve temennîsi, soruşturma sürecinde suçluyla suçsuzun ayrılacağı. Ama kalkışma sonrasında oluşturulan kaotik ortam, ne yazık ki yargının işini de çok zorlaştırıyor.
Dahası, son dönemde yargı mekanizmasına yönelik olarak ard arda yapılan siyasî müdahaleler de sağlıklı bir işleyişe ciddî engel oluşturacak boyutlara ulaşmış durumda.
15 Temmuz kalkışmasının tetiklediği tepkiler işi büsbütün çığırından çıkardı.
Olayın AYM, Yargıtay ve Danıştay üyeleri dahil, çok sayıdaki hakim ve savcıyı tutuklama raddesine vardırılmasının, yargı camiasında da, toplumun genelinde de çok ciddî travmalar oluşturması kaçınılmaz.
Neresinden bakılırsa bakılsın ve nasıl bir gerekçe gösterilirse gösterilsin, ortaya çıkan tablonun izahı mümkün değil.
Yargıda, orduda, poliste, devletin diğer tüm kurumlarında, sivil toplumdaki bağlantılarıyla birlikte bu boyutlarda bir “darbeci paralel” örgütlenmenin söz konusu olduğu iddiasının ülke ve toplum gerçekleriyle izah ve ispatı son derece zor.
“Haşhaşilerden daha tehlikeli bir örgüt” gibi abartılı ithamlar bu zorluğu aşmak için icad edilen argümanlar, ama hukuk ve vicdan bunlara ne kadar itibar eder?
Devletin derin katlarındaki ekipler arasında süregelen ve dış parmakların da karışmasıyla iyice şiddetlenen kıyasıya iktidar mücadelesinin ortaya çıkardığı bu gündem, gelinen noktada iktidarı, devleti, yargıyı ve toplumu çok çetin bir hukuk, adalet ve vicdan sınavı ile karşı karşıya bıraktı.
Adalet ve hukuku siyasî hırs ve öfkelere,, güç ve iktidar çekişmelerine, intikam ve rövanş hesaplarına, linç psikolojisine kurban ettirmeme; kurunun yanında yaşın da yanmasına fırsat vermeme sınavı bu.
Bu sınavın yüz akıyla başarılabilmesi, Türkiye’nin geleceği için hayat-memat meselesi.
Farklı görüşten insanların Taksim’de darbeye karşı sergilediği ortak tavır hukuk ve adalet için de gösterilmeli ki, düze çıktık diyebilelim.
Taksim manifestosu: Ne darbe, ne dikta, yaşasın tam demokrasi. 15 Temmuz, 3. sınıf demokrasinin ürünü. Darbe hukukundan tümüyle arınmalıyız.
Taksim manifestosu: Devlet yönetimi liyakate dayanmalı. “Devleti ele geçirme” anlayışını tarihe gömmeliyiz. Devlet kinle, öfkeyle yönetilmez.