Benden sonra hilâfet otuz yıl devam edecek, ardından ısırıcı bir saltanata dönüşecek” hadis-i şerifi, hilâfet kavramının ve misyonunun gerçek anlamını ve serencamını özlü bir şekilde ifade ediyor.
Peki, hilâfetle saltanatın farkı ne?
Peygamberimizden (asm) sonra gelen Hulefa-yı Râşidîni aynı zamanda reis-i cumhur olarak niteleyip “Hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mana-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler” diyen Said Nursî bu farkı anlatıyor. Halka dayanan, halkla bütünleşen, halka hizmeti esas alan, hakikî adalet ve hürriyet-i şer’iye manalarının hakim olduğu bir yönetim. Bediüzzaman’ın cumhuriyetle özdeşleştirdiği gerçek hilâfet bu.
Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve Hz. Hasan, “Hakkın azı çoğu, küçüğü büyüğü olmaz ve bireyin hukuku, kendi rızası olmadan feda edilemez” diyerek adalet-i mahzayı esas alan bu hilâfet anlayışının temsilci ve uygulayıcıları olmuşlar.
Ancak ümmetin barış ve huzuru için halifelikten feragat etmek suretiyle büyük bir fazilet gösteren Hz. Hasan’dan sonra hilâfet, “Cemaat için fert feda edilebilir” diyen adalet-i izafiyecilerin eline geçip saltanata dönüşmüş. Sonrasında da saltanat olarak devam etmiş.
Bu saltanatın ısırıcı bir istibdat şeklinde tezahürüne Hz. Hüseyin “hürriyet-i şer’iye” kılıcını çekerek karşı koymak ve engel olmak istemiş, ama ne yazık ki şartlar bu mücadelesinde muvaffak olmasına imkân vermemiş.
Tarihî süreçte gelen sultanlar zaman zaman halife sıfatını da taşırken, bunun son asırlardaki en uzun ömürlü örneği Osmanlı olmuş. Ancak bu halifelik, Asr-ı Saadetteki uygulamaları ile zirveye ulaşan ideal örneğe padişahların vasıfları ölçüsünde yer yer yaklaştı ise de, hiçbir zaman tam olarak erişememiş. Ve “siyasetin merhametsiz mukteziyatı” en dindar padişahları bile olumsuz etkileyebilmiş. Kardeş katli bunun en çarpıcı misallerinden.
Keza özellikle gerileme ve çöküş döneminde İkinci Abdülhamid gibi dâhî, dindar ve şefkatli bir sultanın, her cenahtan şiddetli hücum ve taarruzlara hedef olan devleti muhafaza etmek ve ömrünü uzatmak için istibdat uygulamaya mecbur kalması da bir başka düşündürücü örnek.
Oysa gerçek hilâfet sisteminde istibdat yok, hürriyet-i şer’iye var; baskı ve tahakküm yok, hizmet var; zulüm yok, adalet var; imtiyaz ve kayırma yok, eşitlik var; şahıs sultası yok, meşveret, şûra ve şahs-ı manevî var; keyfîlik yok, hukukun üstünlüğü ve kanun hâkimiyeti var.
(Cemaatler kitabımız, s. 101-2)
Rize Nur hizmetinin öncü emektarlarından, muhterem İbrahim Toprak’a Allah’tan rahmet, ailesine sabır dilerim. Allah Cennetinde buluştursun.
İktidar yalakası nevzuhur ekran gevezelerinin düzeysiz ve müptezel sataşmaları Yeni Asya’yı asla küçültmez, ama kendilerini daha da alçaltır.
Yeni Asya’nın tek adamlık sistemine yönelik itiraz ve ikazını “Müslüman Türkiye’ye karşı çıkıyor” diye çarpıtan çarpık zihniyete yuh olsun.