Son dönemde Güneydoğu bölgemizde adeta fiilen bir olağanüstü hal rejimine geçildiğini söylemek herhalde mübalâğa olmaz.
Yörenin birçok yerinde habire özel güvenlik bölgeleri ilan edilip giriş çıkışlar yasaklanırken, aynı şey yerleşim yerlerinde de sokağa çıkma yasağı şeklinde uygulanıyor.
Ve buralarda operasyonlar yapılıyor.
Son olarak Silvan’da 12 gün devam eden sokağa çıkma yasağı boyunca cereyan eden çatışmalarda güvenlik mensupları dahil 20’den fazla kişinin can verdiği, ev ve işyerlerinin harabeye döndüğü, binlerce insanın da ilçeyi terk ederek başka yerlere göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.
Defalarca sokağa çıkma yasağının ilan edildiği ve sonu gelmeyen çatışmaların cereyan ettiği yerleşimlerden biri de Cizre.
Buradaki okuyucularımızdan aldığımız son bilgiler, bunca yasağa ve operasyona rağmen 150 binlik ilçenin beşte dördünün hâlâ örgüt hakimiyetinde olduğu yönünde.
Barikat ve hendeklerle kuşatılıp silahlı militanlarca çevrelenen mahalleler örgüt açısından birer “kurtarılmış bölge” ve buralarda devlet kontrolü söz konusu değil.
Operasyon sırası şimdi Nusaybin’de.
Malûm, Başbakan Silvan için “Hangi okul ve binada yığınak yaptıklarını çok iyi biliyoruz” demişti. Ve bu söz, “Madem biliyordunuz, işler bu noktaya gelinceye kadar niye göz yumdunuz ve seyirci kaldınız?” sualini yeniden gündeme getirmişti.
7 Haziran sonrası terör birden tırmanışa geçtiğinde iktidardan bu anlamda benzer birçok itiraf sâdır olmuştu. Yani bölgedeki alan hakimiyeti göz göre göre örgüte bırakılmış; PKK’nın uyduruk mahkemeleri, asayiş timleri, vergi daireleri, vs... ile paralel bir devlet yapılanması oluşturmasına seyirci kalınmış ve bu hale böyle gelinmişti.
Çözüm süreci adı altında meydan verilen devlet boşluğu, şimdi ardı arkası gelmeyen özel güvenlik bölgesi ve sokağa çıkma yasağı kararları ve şiddetli operasyonlarla doldurulmaya çalışılıyor. Ve iktidar medyası kanalıyla, bir defa daha artık terörün belinin kırıldığı mesajları uçuruluyor.
Ancak sağlıklı bilgi kanallarının işlemediği ve kritik konuların yayın yasaklarıyla karartıldığı bir ortamda gerçek durumun ne olduğu ve gidişatın seyri kestirilemiyor.
Tweet: Erdoğan malûm ısrarını sürdürürken yine “M. Kemal’in uygulamalarında başkanlık sistemi vardı” diyor. Şeflik sistemiyle demokrasi olur mu?