Hepimizin, hayat serencamımızda zaman zaman yaşadığımız ve “Keyfim yok” diye ifade ettiğimiz moralsizlik hallerimiz olmuştur. Bu gibi durumlar için “Tadım yok” tabiri de kullanılır. Aynı söz esnafın ağzından “İşlerin tadı yok” şekliyle de sâdır olur.
Bu sözlerle ifade edilmeye çalışılan psikolojinin, epey zamandır toplumun genelinde yaygın olduğunu söylemek yanlış olur mu?
Gerçekten, ülkenin keyfi de, tadı da yok.
Bunun en önemli sebeplerinden biri, yoğunlaşan terör saldırıları. İktidarın her saldırı sonrası tekrarladığı hamasî söylemler, iktidar medyasının sıkı destek ve takviyesiyle belki o kesimin tabanında bir ölçüde mâkes bulsa da genelde giderek yaygınlaşan moralsizliği dağıtmakta pek etkili olamıyor gibi.
Gerek içteki terör saldırılarında, gerekse Fırat Kalkanında şehit sayısının sürekli yükselmesi ile oluşan derin infial içten içe büyürken, iktidar cenahının “El Bab’a dayandık, ‘üst akıl’ı çıldırttık” ya da “Bir toprağın vatan olması için şehit ve gazilere ihtiyaç var” gibi tevilleri, ateşin düştüğü yerde yanan gönülleri pek ferahlatmıyor, belki daha da sızlatıyor.
Böyle bir ortamda, tırmanarak devam eden terör saldırıları da gerekçe gösterilerek OHAL’in bir kez daha uzatılması, bilhassa KHK ihraçları ile sebebiyet verilen geniş çaplı mağduriyetlerin daha da yaygınlaşarak süreceğine dair endişeleri kuvvetlendiriyor.
Bunun işaretlerini, son dönemde iktidar medyasında çıkan ve başlangıçta 15 Temmuz’a tepki olarak OHAL’e verilmiş halk desteğinin giderek düştüğünü, buna mukabil mağduriyetlere yönelik farkındalığın yükseldiğini gösteren araştırmalarda görmek mümkün.
Baskıcı bir yönetim anlayışının ağır basmakta olduğunu düşündüren uygulamalar, hak ve özgürlük kısıtlamaları, hukuk ihlalleri ve keyfîlikler, toplumsal iklimi bulandırıyor.
Hukuk ve demokrasideki gerilemelere paralel olarak ekonomide, gösterişli mega proje açılışlarıyla örtülemeyen olumsuz göstergelerin artışa geçmesi de ayrı bir fasıl: Ekonomide küçülme, işsizlikte artış, iç ve dış ticarette daralma, döviz kurunun bir türlü önlenemeyen yükselişi, akaryakıt ve köprü geçişleri başta olmak üzere fâhiş zamlar gibi.
Böyle bir ortamda “ülkeyi uçuracak sihirli değnek” edasıyla dayatılan başkanlık gündemi ise tüm bu olup bitenlere tüy dikiyor.
“Millet”vekilleri demokrasi sınavında. Konu: Emrivakilerde formalite muamelesini ikmal memuriyetini içlerine sindirip sindiremeyecekleri...
Eski köye yeni âdet: Bakanlar Kurulu ve MGK’da önce kararlar alınıp kamuoyuna duyuruluyor, kurul üyelerinin imzaları bilâhare tamamlanıyor.
“79 milyonun hak, hukuk ve özgürlüğünü korumak benim en temel görevim” diyen CB’na: KHK mağdurları ve aileleri bu 79 milyona dahil değil mi?