"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gerçekleri öğrenip öyle unutmayalım

Kâzım GÜLEÇYÜZ
19 Temmuz 2017, Çarşamba
Meş’um kalkışmanın yıldönümünde yapılan demokrasi nöbeti eylemlerinde en sık tekrarlanan sözlerden biri “15 Temmuz’u unutmayacağız ve unutturmayacağız” söylemiydi.

Ama sadece unutmamak ve unutturmamak yetmez. Olayın arkaplanındaki gerçeklerin de açığa çıkarılması lâzım.

Aksi halde, zamanın öğütücü akışı 15 Temmuz’u da illâ ki unutturur ve tavsatır.

Toplum olarak, cereyan ettikleri dönemlerde hepimize derin şoklar yaşatan, büyük acılar çektirip ağır bedeller ödeten nice olayı zamanla unutmadık mı?

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat.

Burada asıl önemli olan husus, yaşananlardan ders çıkarmak; bunun için de olayın perde gerisini aydınlatmak olmalı.

15 Temmuz’da da bu açıdan cevaplarını bekleyen o kadar çok soru var ki...

Meselâ Genelkurmay açıklamasında belirtildiği üzere TSK personelinin sadece yüzde 1.5’unun katıldığı bu kalkışmaya komuta kademesi nasıl geçit verdi?

Darbe girişiminin öğrenilmesinden sonraki kayıp saatlerin ikna edici bir açıklaması niçin yapılamıyor? Kuvvet komutanları o saatlerde niye düğünlerde?

Nasıl oluyor da darbe girişimini Cumhurbaşkanı eniştesinden, Başbakan eşinden dostundan öğreniyor ve Genelkurmay Başkanıyla irtibat kurulamıyor?

Akar ve Fidan, Meclis araştırma komisyonunun davetine neden icabet etmeyip soruları niye cevaplandırmadılar?

Başbakanın “İkna edici cevap alamadım” demesine rağmen MİT Müsteşarı nasıl görevde kalmaya devam ediyor?

Darbe girişiminden sorumlu tutulan yapıyla irtibatlı oldukları gerekçesiyle atılan on binlerce emniyet mensubunun o gece kalkışmaya destek vermemiş olmalarının izahı ne? Niye geri durdular?

O gece can veren 249 şehitle 35 darbecinin otopsileri yapıldı mı? Hangi silahlardan çıkan kurşunlara ve hangi bombalara hedef oldular, tesbit edilebildi mi?

Baştaki kargaşada hain ilan edilip sonra kahraman olduğu anlaşılanların tam sayısı kaç ve bu hatalar telâfi edildi mi?

Ve cevap bekleyen daha birçok soru. Bunlar da unutulmasın, unutturulmasın.

***

-OHAL 20.7.16’da AKP ve MHP’nin 345 oyu ile kabul edilmişti. Ama sonraki 4 uzatmanın hiçbirinin kaç oyla kabul edildiğini bilmiyoruz. Niye?!!

 

-“Dindar” bilinenlerin iktidarında böylesine hoyratlık, hukuksuzluk, adaletsizlik ve keyfîliklere maruz kalmak çok daha acı. Yazık.

-15 Temmuz’un üzerindeki sır perdesi - http://www.yeniasya.com.tr/video/15-temmuz-un-uzerindeki-sir-perdesi_438159

Okunma Sayısı: 6804
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hasan unlu

    19.7.2017 12:46:00

    Bunca tesduf, ihmal ve karanlik nokta sadece kumpas fikrini akila getiriyor. Allahin lutfu denmesi bosa degil, onlarin bu lutuf icin ne yapip ne yapmadiklari onemli.

  • Özcan ERKİŞ

    19.7.2017 11:32:32

    (5) "OHAL'in kime zararı oldu?" "Mağdur yoktur!" diye doğru olmayan beyanda bulunan (sivil,siyasi) lütfen -Allah rızası için- insaf nazarıyla,Mesela T24'ün (19.7) "OHAL'de sene-i devriye; 1 yılda neler oldu?" ve Artıgerçek'in (19.7)"OHAL'in 1.yıl bilançosu:tutuklama, ihraç ve kapatma" başlıklı haberlerini okusunlar. Zarar ve mağduriyet yok mu karar verelim. İktidarın "mağduriyet yok!" demesiyle "yok" olmuyor. İsmi "adalet" olan siyasal İslamcıların 15 yıllık iktidarının nihayetinde yaşattıkları zulüm ve mağduriyet tarihin sahifelerine çoktan kaydedildi. İki tarihten(12 Eylül Darbesi ve 15 Temmuz OHALve KHK'sı) işte size mukayese için iki söz: Birincisi, 12 Eylül'ün Darbeci Generali, 17 yaşında astırdığı bir çocuk için "Asmayalım da besleyelim mi?" İkincisi de Siyasal İslamcı iktidarın mağdur ettiği vatandaşlar için söylediği; "Ağaç kökü yesinler!" İki söz arasında fark var mı? "Siyasal İslamcı" olmak ve partinin adının "adalet" olması gibi hususlar işin hakikatini değiştirmiyor.

  • Özcan ERKİŞ

    19.7.2017 11:00:49

    (4) 15 Temmuz zalimane eylemi ve peşinden ilan olunan OHAL ve KHK'lar ile demokratik hukuk devleti, toplum ve adalet tahrip edilmiştir. Sayın C.İlhan ve M.S.Latifoğlu beylerin yazılarını dikkatle okursanız, süreç ve olayları daha sağlıklı tahlil etme imkanı olur, diye düşünüyorum. Çünkü yaşadığımız süreç ve olaylar "tesadüfi" olmadığı gibi, sürecin fail ve aktörleri de "tesadüfi" değillerdir. Mazi ile müstakbel birbirleriyle alakalıdır. "Gömlek değiştirmek"le yahut "tebeddül-ü esma" ile hakikatler maalesef değişmiyor. Bu hakikati en fazla yaşayan ülke Türkiye'dir. Siyasal İslamcıların 15 yılık iktidarlarında Türkiye'nin geldiği nokta; haksız ve hukuksuz, keyfi ve adaletsiz uygulamaların alenen yapıldığı bir üçüncü dünya ülkesi. Bu millete reva mı? Yoksa 50 Milyona göre farklı bir Türkiye, bakiye 30 Milyona göre farklı bir Türkiye mi var? Oysa parola "tek...tek" idi. Fakat bu "tek..tek"ler içinde adalet, hukuk, hürriyet, istişare, m.meclisi ve demokrasinin isimleri geçmiyor.

  • Özcan ERKİŞ

    19.7.2017 10:41:32

    (3) 15 Temmuz ve gerçekleri elbette bir gün mutlaka gün yüzüne çıkacaktır. Eskiden "yatsıya kadar yalancı mumu" günümüz dünyasında "yatsıya kadar" beklemiyor artık. Her ne kadar 15 Temmuz üzerindeki "sır perdesi" aralanmak istenmese de vakti saati gelince o perde elbette açılacak, bütün o gizlenen sırlar ortaya saçılacaktır. O zamana kadar "gemisini yüzdüren kaptan" diyen varsa hem kendini hem milleti kandırıyor demektir. Yargı şimdilik "muktedirler" elinde "esir" olabilir. Adil, cesur, erdemli, vicdanlı ve hür yargıçlar herhalde böylesi bir adaletsiz sürecin ilanihaye devamına razı olmazlar. Milletin hakkı ve hukuku adına harekete geçecekleri, adaleti tahakkuk ettirecekleri vakit gelecektir, diye ümit ve dua ile bekliyoruz. Hem "mazlumun" duasından sakınmak icap eder. Zira onda "perde" yoktur.

  • Özcan ERKİŞ

    19.7.2017 10:32:11

    (2) 15 Temmuz girişiminin yıl dönümünde yapılan kutlamalar ('kutsamalar' mı desem-öe) birlik ve beraberlik vesilesi olması gerekirken,yine menfi siyaset diliyle kin ve nefret söylemleri tercih edildi. 15 Temmuz vahşeti ve zalimane eylemini bizzat yapan ve binlerce zulme kapı açan zalimler, darbeci ve cuntacılardan ziyade, toptancı bir zihniyetle, OHAL ve KHK'lar ile mağdur ettikleri ve darbe ile alakası bulunmayan binlerce insan üzerinden toplumda korku ve baskıyı netice veren bir ortam oluşturdular. Ve Yeni Asya'nın bugünkü "Atma Canikli" başlıklı haberinde de olduğu gibi, iktidar cenahı hala aynı menfi söylemine devam etmektedir. "OHAL'de bir daraltma, engelleme, sınırlandırma söz konusu olmamıştır!" Tam bir mugalata ve cerbeze. Ve aynı nakarat :"Kesinlikle bir mağduriyet olmamıştır!" Pes doğrusu! İktidar cenahının siyasileri mesela Yeni Asya'nın "Mağdur Kürsüsü"ne gelen mağdur mektuplarını okuyorlar mı? Cevabı ben vereyim:Hayır!

  • Özcan ERKİŞ

    19.7.2017 10:19:07

    Sayın Güleçyüz, iktidar cenahı, her yerde ve her fırsatta,ilgisi olsun veya olmasın bir vesileyle sözü 15 Temmuz kalkışmasına getiriyor ve "15 Temmuz'u unutmayacağız! Unutturmayacağız!" diyorlar. Sizin yazı başlığınız da buna harika bir cevap olmuş. Tebrik ve teşekkürler. Evet unutmayalım! Ama bir şartla: O günün gündüz saatlerinden başlamak üzere, darbe teşebbüsünün, hala üzerinde örtülü bulunan "sır perdesi" yine bizzat iktidar tarafından kaldırılsın,hakikatler, hiç bir şüphe ve tereddüd kalmayacak şekilde milletin huzuruna getirilsin. İktidar merak etmesin, zaten millet kendine vurulan "balyoz" darbelerini hiç unutmuyor. İşte 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat'lar. Bunları unutmadığımız gibi, 15 Temmuz bahanesiyle ilan edilen OHAL ve KHK'lar ile yüz binden ziyade insanın mağduriyetini ve onlara yapılan zulümleri de unutmayacağız. Hala "mağduriyet yok!" beyanlarıyla iktidar, toplumsal algı operasyonu ve toplu hipnoz faaliyetine devam etmektedir. Nereye kadar?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı