Cumhurbaşkanı Meclisin açılışında yaptığı konuşmada ve komutanlarla sohbetinde iki kritik mesaj verdi.
Mecliste “Artık AB’ye ihtiyacımız kalmadı;” komutanlara da “Her an herşeye hazır olun” dedi.
Güçlü ve sağlıklı bir demokraside her iki sözün de öncelikle Mecliste yoğun şekilde tartışılması gerekirdi. Çünkü bütün toplumun kaderini çok yakından ilgilendiren son derece önemli konular bunlar.
Kuzey Irak, Suriye ve Ortadoğu eksenli kritik gelişmeler karşısında atılacak—hele askerî—adımlar, her yönüyle hepimizi etkiler.
Aynı şey AB politikaları için de geçerli.
İsrail için “Onun bize, bizim ona ihtiyacımız var” denilen, ABD’nin de son ziyarette Trump’ın ağzından “Hiç olmadığımız kadar yakınız” dediği bir noktada “AB’ye artık ihtiyacımız yok” denilmesi ne anlama geliyor?
Ve gerçekten öyle mi? Yoksa AB kriterlerinde ifadesini bulan demokrasi ve hukuk standartlarından iyice uzaklaşılmış olması mı böyle bir sözü söyletiyor?
Saray Brüksel’le ilişkilerde “havlu atıp” masadan kalkmaya mı hazırlanıyor?
Peki, Ankara’nın AB ile ipleri tamamen koparması, Türkiye’yi nerelere götürür?
Böylesine önemli ve kritik konulardaki kararların tepedeki dar bir çevrenin emrivakileriyle değil, Meclis başta olmak üzere ilgili zeminlerde geniş katılımlı tartışmalarla verilmesi icab etmiyor mu?
Bunun yapılamıyor olması bile, durumun vahametini göstermek için yeterli.
Ama yıllardır işlevsizleştirilen ve 16 Nisan referandumundan çıkan paketle iyice devredışı bırakılan bir parlamentonun bunları tartışabilmesi pek mümkün görünmüyor.
Bu durumdan mutlaka çıkılmalı. Bunun için de muhalefet daha atak, dinamik ve güçlü olmalı; daha önemlisi iktidar grubu içinde bu gidişattan endişe duyanlar suskunluklarını aşıp artık seslerini yükseltmeli.
Bu iş şahsî ikbal ve parti çıkarı hesaplarının ötesinde, ülkenin ve bütün toplumun kaderini alâkadar eden hayatî bir memleket meselesi haline gelmiş durumda.
Buna rağmen hâlâ susmaya devam edenler, olanların ve olacakların ağır vebal ve sorumluluğunun altında kalırlar.
Millete ve tarihe hesap veremezler.
***
- CB yine: “Terör örgütleri ve mensupları dışında OHAL’den zarar gören kimse yok.” Keşke sandık bir an önce gelse de cevabımızı orada versek!!
- CB’nın “Hükümet sadece âcil konularda, pek azını kullanıyor” dediği OHAL yetkileri, birilerince tepe tepe öylesine hoyratça kullanılıyor ki!
- Yargıtay Bşk Yeni Şafak’a yazmış: “Türk yargısı ilk defa 15 Temmuz’da halkının yanına geçti.” Sonra o halktan onbinlerce masumu içeri tıktı!