Gündemin birden Afrin operasyonuna kaydırıldığı bir ortamda iktidar, bir buçuk seneyi aşkındır devam eden OHAL sürecinde peş peşe çıkardığı, ama büyük çoğunu Meclise sevk etmeyip bundan da muhalefeti sorumlu tuttuğu KHK’ları nihayet TBMM Genel Kuruluna taşıdı.
Bunların, haddizatında sürelerinde görüşülüp onaylanmadıkları için hukuken geçersiz hale geldikleri ve yok hükmünde oldukları kaydımızı bir kez daha düşerek devam edersek:
Yasama süreçlerinde takip edilen prosedürlerin KHK’larda da uygulanması gerekirken, bunlar bu aşamada da terk edildi.
İlgili komisyonlar atlanarak doğrudan Genel Kurula getirilen KHK’ları yasalaştırmak için sergilenen bu aculiyetin sebebi, şimdiye kadarki bunca geciktirmeyi “telafi” etme niyeti mi, yoksa işin içinde başka şeyler mi var?
Neticede bir buçuk yıldır bekletilenler dahil, KHK’lar Meclise getirildi ve ard arda “onaylanarak” “yasa”laştırılmaya başlandı.
Ama müzakere ve oylamalarda en çok dikkat çeken husus, iktidarıyla muhalefetiyle vekillerin sergilediği ilgisizlik ve cansızlık.
Çoğu torba kanun mantığıyla hazırlanan, OHAL gerekçeleriyle tamamen ilgisiz düzenlemeler ihtiva eden ve bilhassa ihraç, gasp, el koyma, kapatma gibi temel hak ve hürriyetleri özünden tahrip edici sonuçlarıyla çok büyük mağduriyetlere yol açan KHK’ların müzakereleri de, oylamaları da gayet düşük katılımlarla gerçekleşti.
Konuşmalar boş salona yapıldı; “evet” oyları iktidar blokunun sandalye sayısının hemen hemen yarısı düzeyinde kalırken, “hayır”lar çok daha düşük sayılara indi.
Olup bitenleri ikkatle takip edenlere “Meclis bu mu, böylesine pasif bir Meclisin gerçekten var olduğu söylenebilir mi?” diye sorduran bu tablo, 16 Nisan paketiyle getirilen ve OHAL uygulamalarıyla iyice katmerlenen “korkutmacaya dayalı tek adam sistemi”nin milletvekillerini ve siyaseti de ne kadar etkisiz hale getirdiğinin, demokrasi duyarlılığına sahip herkesi derin derin düşündürmesi gereken hazin bir sonucu.
Son bir not: Nihayet “yasa”laştırılmalarına başlanan KHK’lar için AYM denetiminin yolu açılmış oldu. Ama “hoşa gitmeyen” AYM kararları da uygulatılmazken ne anlamı varsa!
Merhume halamızın oğlu, Ankara Sincan okuyucularımızdan Şerafeddin Birol’un babası, Bursa okuyucularımız Abdullah ve Faruk Aksu’nun dayısı Said Birol’un da vefat haberini aldık. Allah rahmet eylesin ve Cennetinde buluştursun. Bütün aile efradına sabr-ı cemil niyaz ediyorum.
Hayatları boyunca ellerine silah bile almamış on binlerce insan aylardır “silahlı terör örgütüne üye olmak” iftirasıyla zindanlarda süründürülüyor, ama sabırla dua edip adaletin tecellîsini beklemekten başka hiçbir mukabelede bulunmuyor. Bu nasıl bir “terör örgütü”?!!!