Hafta sonundaki Şanlıurfa, Birecik ve Gaziantep buluşmalarımızın ilk durağındayken, okuyucumuz Celal Sağır’ın telefonuyla, Ayşe Öğretmenden sonra yeni linç kampanyasının hedefi olan akademisyenler bildirisinde bizim de imzamızın olduğu yönündeki bir iddianın Kanal 24’te gündeme getirildiğinden haberdar olduk.
Bunun üzerine, dünkü yazımızın sonuna eklediğimiz tweet’leri attık.
İşin aslını araştırdığımızda da şunu gördük:
Söz konusu kanal ve ardından bazı siteler, “Kendi kendilerini ‘aydın’ ilan eden yabancılaşmış adamlar demokrasi masalı anlatılan bir bildiriye gene imza atmışlar. Çoğunluğunu Fethullahçı Terör Örgütü mensuplarının oluşturduğu güruhun imza attığı bildiride bildik teraneler var” deyip, geçen Kasım ayında yayınlanan ve bizim de imzamız bulunan metni de işin içine karıştırmışlar.
Bunu da şu tweet’lerle yorumladık:
* İftiracılar bildirileri karıştırıp, Kasım-15’te “Demokrasi ve medya özgürlüğüne sahip çıkma” çağrısı yapanları da işe dahil etmişler. Yuh!
* Kasım-15’te yayınlanan ve konusu terör değil, demokrasi ve medya özgürlüğü olan o bildirideki imzamızın arkasındayız. Müfterilere duyurulur.
* Kasım-15 bildirisini son bildiriyle irtibatlandıran çarpıtmacılar demokrasi, hukuk, insan hakları ve medya özgürlüğü için “terane” diyorlar!
* Demokrasi, hukuk, hak ve özgürlüklere terane diyen bir kafa, iktidarın yayın organlarında iftiraya dayalı algı operasyonu yapıyor. Durum bu.
* Demokrasi, hukuk, insan hakları ve medya özgürlüğüne sahip çıkma çağrısını “teröre destek” sayacak kadar alçalan müfterilere yazıklar olsun.
Bunları sıraladıktan sonra, “masal ve terane” dedikleri çağrı metnini de yazalım:
“Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için; demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, insan haklarına, medya özgürlüğüne birlikte sahip çıkalım...”
İlgimiz olmayan son bildiri üzerinden tezgâhlamaya çalıştıkları yeni andıç provokasyonunun kısa hikâyesi işte böyle.
Teröre önce göz yumulup sonra ağır operasyonları sonuç veren süreç yaşanmasaydı böyle bir akademisyenler bildirisini tartışıyor olur muyduk?
Risalelere devlet tekeli yargıdan dönünce, yeni hamle cemaatlerin devlet kontrolüne alınması mı?