Genel Kuruldaki küfürlü kavgalı oturumlarda AKP-MHP oylarıyla kabul ettirildikten sonra Meclis Başkanlığında 13 gün bekletilen “partili cumhurbaşkanlığı” paketi, neredeyse bir haftadan beri de Saraya takılıp kaldı.
Paketin Meclisten geçirilmesinde sergilenen aculiyet, yerini, geciktikçe çoğalan ve çeşitlenen spekülasyonlar eşliğinde, tuhaf bir ağırdan almaya bıraktı.
Sebep ancak şimdi akla gelen mevsim şartları mı; yoksa AKP’lilerin itirazları üzerine bazı maddelerde yapılan değişikliklere bu defa MHP’den geldiği söylenen muhalefet mi; iktidar cenahının bunca çabasına rağmen istenen düzeye çıkarılamayan “evet”leri yükseltme amaçlı bir “veto” atraksiyonunun hazırlığı mı; el altından HDP ile yapıldığı iddia edilen pazarlıkların sürüyor olması mı?
Her ne olursa olsun, hâlâ ortaya çıkamayan bir paket etrafında şimdiden çok keskin ve hararetli “evet” ve “hayır” kampanyalarının başlatılmış olması, yaşanan sürece ayrı bir garabet katıyor.
“Hayır” ve “evet” kamplarında gözlenen kimi anormal, tuhaf ve çelişkili yaklaşımlar da cabası.
Meselâ iktidarın şeflik dönemi referansları ve “Yaptığımız Atatürk anayasasına dönmektir” söylemleriyle gündeme taşıdığı bir pakete Kemalist-laikçi refleksler ve İzmir marşlarıyla karşı çıkılıyor olması, bu anlamsız tavırların ilk göze çarpanlarından.
Güya “hayır” kampanyası yürüten Perinçek’in Erdoğan’a arka çıkması ve Bahçeli’nin “Perinçek’e karşı Erdoğan’ı tercih ederiz” sözüne “Erdoğan’ı tercih eden, beni tercih etmiş olur” diye karşılık vermesi, tabloya ayrı bir renk katıyor. Böylece “evetçi” Bahçeli ile “hayırcı” Perinçek, Erdoğan’a destekte birleşiyor!
“Evet” kampanyası yürüten iktidarın, paketle geleceğini iddia ettiği kazanımları anlatmaktan vazgeçip, “PKK, FETÖ, HDP ‘hayır’ dediği için ‘evet’ diyoruz” söylemine dümen kırması ise, kendi tabanından ve hattâ en sıkı taraftarlarından bile yoğun tepki almasına sebep oluyor.
Sonuçta dayatma paketi, her alanda sıkıntı işaretlerinin giderek arttığı bir ortamda genel siyasî atmosferi iyice bulandırıyor.
Bu kasvetli hava, ancak gerçek anlamda demokrat ve özgürlükçü bir çıkışla dağıtılabilir...
12 Eylül anayasası oylanırken bu dayatmaya karşı çıktığı için Yeni Asya’yı “Komünistlerle birlikte hareket ediyor” diye suçlayanlar vardı.
Şimdi de tek adamlığa karşı duruşundan dolayı Yeni Asya’yı Kemalist-laikçilerle berabermiş gibi göstermeye çalışanlar var. Hiç ilgisi yok.
Biz gündemdeki “tek adamlık” düzenlemesine, en başta, şeflik dönemi referanslarıyla gündeme getirilip savunulduğu için karşı çıkıyoruz.