Geçen hafta vefat eden Prof. Dr. Osman Öztürk, Erbakan çizgisindeki Millî Görüş hareketinin “beyin takımı”ndandı. Erbakan’a bağlılığı, onu “milletin mehdi-i siyaseti” olarak niteleyecek kadar ileriydi. Bu yüzden Erbakan’a ve partisine mesafeli duran cemaatlere, özellikle Nur Talebelerine karşı çok katı bir tavır içindeydi. Bunu, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünde hoca olduğu günlerden bu yana biliyorduk. Son dönemde Erdoğan’ın başdanışmanı ve YÖK üyesi sıfatıyla da cemaatlere yönelik bazı projelerin içinde aktif olarak yer aldığını duymuştuk.

Şimdi bunların onun için geride kaldığı bir noktada “Allah rahmet eylesin” diyor ve Ekrem Şama’nın, Öztürk-Erdoğan ilişkilerine ışık tutan ilginç makalesinden kısa bir özet sunuyoruz:

“Erdoğan’a ders vermiş, hocalık etmişti. Erdoğan da onu sever sayardı. İBB Başkanı olduğu dönemde ona belediyede personele manevî eğitim vermesi için özel bir kadro vermişti.

“Millî Görüş hareketinin AKP ile önünün kesilmeye çalışıldığı günlerde Erdoğan’a çok nasihat etmiş, gittiği yolun yanlış ve veballi olduğunu söylemiş, ama dinletememiş olmanın üzüntüsünü yaşıyordu. Kırgınlığı onun kalın bağırsak ameliyatı olduğu günlere kadar sürdü. Hocamızı, Erdoğan’ın sağlığına kavuştuğu günlerde yaptığımız görüşmede gayet memnun, güler yüzlü, mutlu olarak gördük. Sebebini sorduğumuzda şu mealde bir haber verdi:

“Tayyip Bey ameliyattan sonra beni aradı. Şunları söyledi: ‘Hocam, beni aldattılar. Bugüne kadar çok kötü işler yaptırdılar. Biliyorum, siz bile bana kırgınsınız. Ama Hocam, bu hastalık bir bakıma beni uyandırdı. Artık dizginleri ele aldım. Yanlışlıklarımı telafi edeceğim. Bundan sonra çok iyi şeyler yapacağım.’ ”

“O görüşmeden sonra kesintisiz eğitimin kaldırılması, okullara bazı dinî derslerin konulması, İHL’lerin yeniden fonksiyonel hale gelmesi onu çok mutlu ediyordu. Erdoğan, Hocasını Başmüşavirliğe atayarak bu memnuniyeti perçinlemişti. Sonraki yıllar Hocamızın kanser rahatsızlığı arttı. Ameliyatlar, tedaviler devam ediyordu. Ama Erdoğan’ın ABD ve Avrupa’nın kurduğu tuzaklarda debelenip bir türlü çıkamaması onu yeniden karamsarlık ve umutsuzluk girdabına sürüklemişti. Hele Türkiye’nin NATO silahları ile doldurulması, Irak, Suriye, Libya ve Afganistan’daki katliamlarda önleyici değil, katliamcılarla işbirliği içinde olması, Mısır ve Filistin’de yapılan katliamları önlemede başarısız olması, İslam Birliğinin ağızlara dahi alınamaması onu çok üzüyordu.” (Millî Gazete, 8.12.14)

tweet: Osmanlıca, Nutuk’u değil, Risale-i Nur Külliyatı başta olmak üzere İslam kültürünün klasik eserlerini orijinalinden okuyabilmek için lâzım.