AKP’yi yüzde 36 oyla Meclisteki sandalyelerin yüzde 65’ini kazandırarak tek başına iktidara taşıyan 3 Kasım 2002 seçiminin sonuçlarından biri de yüzde 9.7’de kalıp kılpayı bir farkla yüzde 10 seçim barajına takılan DYP’yi Meclis dışında bırakması olmuştu.
Bu sonuçta etkili olan sebeplerden biri, aynı seçimde, şimdiki HDP’nin kapatılan seleflerinden DEHAP’ın aldığı oyların da genel dağılımda hesaba katılmasıydı. Oysa bu partinin ülkenin yarısında teşkilâtı olmadığı ve bu yüzden seçime katılma yeterliliğinin bulunmadığı AYM kararıyla tesbit edilip, bu husus YSK’ya yapılan itirazla dile getirilmişti. Ama bu itiraz, gayri hukukî ve keyfî bir gerekçeyle reddedilmiş; böylece üzerine zaten darbe hukukuna göre yapılmış olmasından kaynaklanan gölgelerin düştüğü seçimin sonuçlarına böyle bir hukuksuzluğun şaibesi de karıştırılmıştı.
Eğer itiraz kabul edilip gereği yapılmış olsaydı, DYP 66 vekille Meclise girecek, AKP ve CHP’nin de sandalye sayıları düşecekti.
Neticede, 28 Şubat’ın DYP’ye vurduğu darbe bu keyfî kararla iyice perçinlendi ve gerek dış müdahaleler, gerekse iç yapıdaki arızalar sebebiyle gerileme ve iniş trendine girmiş olan parti bu sebeple baraja takılıp Meclise giremeyince ve sonraki süreçte bu gidişatı tersine çevirebilecek kuvvetli bir irade de ortaya konulamayınca, DYP’deki erime süreci daha da ivme kazanarak devam etti ve sonuç olarak parti iyice dibe vurdu.
Böylece Türkiye siyasetinin köklü ve ana damarlarından biri olan DP-AP çizgisinin temsil edilmediği bir siyasî yapı ortaya çıktı.
İktidar, 28 Şubat konjonktürünün ortaya çıkardığı millî görüş kökenli sun’î bir parti olan AKP’ye teslim edilirken, muhalefet de kendi tabanları dışındaki kitleler tarafından iktidar alternatifi olarak görülmeleri mümkün olmayan CHP ve MHP ile, yine bir toplum mühendisliği projesinin ürünü olan HDP’ye bırakıldı.
Hattâ HDP’ye 7 Haziran’da AKP’nin önünü kesecek “kilit parti” işlevi yükleyenler oldu.
Şimdi de aniden düğmeye basılarak bir anda tırmandırılıveren terör fitnesi kullanılarak, bağlantılı şekilde HDP’yi geriletme hedefine dayalı yeni hesaplar yapılıyor.
Acaba 2002’de DYP’nin yolu kesilip AKP ve HDP gibi partilerin önü açılmamış olsaydı, 2015 siyaseti bu halde olur muydu?
* Bediüzzaman Mevlidi vesilesiyle Pazar sabahına kadar Van’da olacağız inşaallah. Terör fitnesinin yeniden azdırıldığı hassas ve kritik bir dönemde mevlidin yeni bir kardeşlik ve kucaklaşma vesilesi olarak herkese “Çözümün gerçek formülü Risale-i Nur’da” mesajını bir kez daha kuvvetli vurgularla vereceğine inanıyoruz. Okuyucularımızla orada görüşmek dileğiyle.