Bugünün dünyasında artık insan haklarının “iç mesele” olarak görülmediği, bilinen bir gerçek.
Gerçi hükümetler tarafından siyasî hesaplara ve konjonktüre bağlı olarak zaman zaman çifte standart uygulanıyorsa da, bu konuların uluslararası kamuoyunca yakından takip edilmekte olduğu, bir vâkıa.
ABD Dışişleri Bakanlığı her sene dünya ölçeğinde insan hakları uygulamalarını ve ihlâllerini rapor halinde yayınlıyor.
AB ise aynı takibi aday ülkelere yapıyor ve Türkiye için sadece izleme modunda!
Küresel boyutta faaliyet gösteren insan hakları izleme örgütleri de var. Bunlar ülkelerdeki uygulamaları gözlemleyip tesbitlerini raporlaştırıyor ve gerek hükümetlere, gerekse medyaya iletiyorlar.
Türkiye’de OHAL sürecindeki olumsuz gelişmeler de bu gözle mercek altında.
Ve içeride haksız ihraç, gözaltı ve tutuklamalarla iyice çığırından çıkarılan operasyonların yabancı ülke vatandaşı gazetecilere, insan hakları aktivistlerine ve konsolosluk çalışanlarına uzanması, uluslararası boyutta gerilimleri tetikliyor.
Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkeleriyle bu yüzden yaşanan krizlerin son olarak ABD ile ilişkilere de sirayet etmesi ve vize olayının patlak vermesi, bunun güncel örnekleri. Onbinlerce vatandaşa bir çırpıda vurulan “terörist ve hain” yaftasından yabancıların da hissesini alıp, onların da tutuklama furyasına dahil edilmesi, dış ilişkilerde de böyle sonuçlar doğuruyor.
Ankara’dan delil göstermesi isteniyor.
Buna karşı, inandırıcı deliller ortaya koymak yerine anlaşmazlığı rehine ve pazarlık eksenli bir zemine kaydırma çabalarının, “Sizdeki hukuk da bizdeki guguk mu?” gibi gayet “seviyeli ve diplomatik” söylemler eşliğinde sürdürülmesi ise, uluslararası arenada her açıdan ciddî itibar ve prestij kayıplarına sebep oluyor.
Keza herkesin gözü önünde ayyuka çıkan hukuksuzluklar ortada iken “Türk yargısı Avrupa ve ABD yargısından çok daha bağımsız ve âdildir” iddiaları da.
Velhasıl, artarak yaygınlaşan ve yoğunlaşan hak ihlâlleri hem içeride, hem dışarıda Türkiye’ye yönelik sorgulamaları giderek daha da ileri boyutlara taşıyor.
***
- Bir rektör vekilinden Alevi ve CHP’li araştırma görevlisine: “f.ö ile bağınızın muhtemel olması nedeniyle görevinizden uzaklaştırıldınız.”
- Bediüzzaman Said Nursî (Eskişehir müdafaasından): Herbir kibrit, bir haneyi yakması mümkündür. Bu yangın imkânıyla kibritler imha edilir mi?
- Üstad: İmkânat başkadır, vukuat başkadır. Herbir fert çok adamları öldürebilmesi mümkündür. Bu imkân-ı katil cihetiyle mahkemeye verilir mi?