Milliyet’te Alevi projesinin son durumuna dair bilgiler veren Serpil Çevikcan, ardından aynı projenin Sünni ayağı için de şunları yazmış:
“Cemevleriyle birlikte geleneksel irfan merkezleri konusunda da adımlar atılacağı hükümet programında belirtilmişti. Hükümet, irfan merkezleri için de benzer bir kurul oluşturarak, buraların hukukî statüye kavuşturulması üzerinde çalışmayı planlıyor. Bütün bu başlıklarla sosyolojik olarak çözülmesi çok kolay olmayan konularda kalıcı çözüm yolları bulunması amaçlanıyor.” (26.3.16)
Abdülkadir Selvi de şunları yazmıştı:
“Sünnî tarikatlar ve İrfan Merkezleri için de benzer bir kurul üzerinde duruluyor. Böylece tarikat ve İrfan Merkezlerinin şeffaflaşması, hizmetlerinin ve mal varlıklarının kayıt altına alınması sağlanacak. Mal ve hizmetlerde süreklilik sağlanacak.” (Yeni Şafak, 18.1.16)
Biz de bu projeyi şöyle yorumladık:
Belli ki, hedef tarikat ve cemaatleri tamamen devlet kontrolüne alıp kamulaştırmak. Güya AİHM kararları dikkate alınarak bu yapılacakmış. Hangi demokratik ülkede inanç grupları devletleştiriliyor? O heyette devletin ne işi var? Ve bu heyeti nasıl, kimlerle kuracaksınız? Temsil edilecek tarikat ve cemaatleri hangi kriterlere göre belirleyeceksiniz? İstihbarat raporlarındaki fişlemelere göre mi?! Dahası bu kurul ne iş yapacak? Tarikat ve cemaatlerin iç işleyişlerine ne gibi müdahalelerde bulunacak?!
Tarikat ve cemaatler şirket mi ki, malları olacak ve kayıt altına alınacak?! Tarikat veya cemaat mensupları şirket, vakıf, dernek kurabilirler ve bu tüzel kişiliklerin üzerine kayıtlı mallar varsa zaten ilgili mevzuat ve prosedüre göre bunların muamelâtı ikmal ediliyor. Daha neyin kayıt altına alınmasından söz ediliyor ki? Kaldı ki, devletin kendisi demokratik denetime kapalı iken şeffaflığı tarikat ve cemaatlere müdahale gerekçesi olarak kullanması paradoks değil mi?
İleri demokrasilerde devletin faaliyet alanı giderek küçülüp daralır ve sivil toplumun alanı genişlerken bizde tersi bir gelişmenin yaşanmasına ne demek lâzım?
Temmuz’dan beri operasyonlarda etkisiz hale getirildiği ifade edilen 3583 “terörist”ten kaçının çocuk yaştaki gençler olduğu da açıklansın.
Çocukları ailelerinden koparıp dağa kaldıran ve ölüme gönderen PKK’ya lânet okurken, onlara sahip çıkamayışımızı da ciddiyetle sorgulayalım.