Kemalist sistemi AKP ile tahkim, takviye ve idame sürecinin “altın vuruş”ları, Erdoğan’ın “ustalık dönemi” olarak nitelediği devrede yoğunlaştı.
Evvelâ dersane operasyonu ile, darbe anayasasının korumasındaki devrim kanunlarından tevhid-i tedrisat pekiştirildi.
Sonra, yine devrim kanunlarından tekke ve zaviyeler yasası esas alınarak cemaatlerin üzerine gidilmeye başlandı.
Elbette ki iktidar bunu böyle takdim etmedi, ama Perinçek’in söylemlerinde işin bu ciheti çok net olarak ifade edildi.
Ancak bu yapılırken gayet kurnazca bir strateji takip edildi. Öncelikli hedef olarak Gülen cemaati bitirilmeye çalışıldı.
Bu cemaate yönelik operasyonlar başlatılırken de, önceleri, “Tabanla bir meselemiz yok, mücadelemiz devlet içinde yuvalanmış paralel yapıyla” denildi, ama sonra taban da kapsama alanına alındı.
Türkiye’nin dört bir köşesinde devam eden operasyonlarda ev hanımlarının ve esnafın derdest edilmesi bunun ifadesi.
İşin garip ve ibretli tarafı, diğer cemaatlerin de bu linç ve tasfiye operasyonlarına sessiz kalmaları, dahası değişik gerekçelerle alkış tutup destek vermeleri.
Bunda, cemaatin iktidarla beraber olduğu “ikbal” döneminde bazı mensupları veya o görüntüyü veren birtakım kişilerce ortaya konulan kibirli ve dışlayıcı tavırların da etkisi muhakkak ki var. Ancak sadece bu, meselenin izahına yetmiyor.
Zulüm boyutuna varan operasyonlara arka çıkan bir tavır, belki, lidere endeksli siyasî tarafgirlik, sempati ve muhabbetin taassup derecesine vardırılması, Üstadın “dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan ve safdil dindar” ifadeleriyle tarif ettiği durum gibi sebeplerle açıklanabilir.
Bu haldeki cemaatler operasyon sırası kendilerine geldiğinde mi uyanacaklar?!
Sistemin bir diğer atraksiyonu Risale-i Nur’u devlet tekeline almaktı; Yeni Asya’nın hukuk mücadelesiyle boşa çıktı.
Ama peşinden, önce Alevileri, sonra Sünni tarikat ve cemaatleri kontrol altına almaya yönelik projeler gündeme geldi.
Sistem, ömrünü uzatanları bir bir harcayıp devam hesabı yaparken, farkına varması gerekenler hâlâ derin uykuda.
28 Şubat’ın, 2011’de ancak kaldırılabilen İrtica İle Mücadele Takip Kurulunun yerini 2016’da Paralelle Mücadele Koordinasyon Kurulu mu aldı?
Ankara’da: Ey ABD, bizimle misin, PYD ile mi? Washington’da: ABD bizim için vazgeçilmez. Ve Bakan Çavuşoğlu: PYD için ABD’ye küsecek değiliz.