Terörün içeride ve dışarıda stratejik hedeflere yönelik saldırılarındaki tırmanış endişeyle takip ediliyor.
Kısa aralıklarla gerçekleşen ve toplam 58 kişinin can verdiği Dolmabahçe ve Kayseri saldırılarının ardından Rusya Büyükelçisinin Ankara’da suikastle katledilmesi, çok boyutlu ve derin bir kumpasla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Açıkça görünen o ki, bu terör taşıyla birden çok fazla kuş vurulmak isteniyor.
Akla gelen ilk hedefleri sıralarsak:
Bunlardan biri, ülkeyi iyice istikrarsızlaştırıp toplumu yıldırmak ve bezdirmek.
Bir diğeri, güven duygusunu tahrip edip, içte ve dışta Türkiye’nin güvensiz bir ülke olduğu imajı meydana getirmek.
Üçüncüsü, OHAL uygulamasını uzattırıp, hattâ daha da ötesinde “OHAL dahi yetmiyor” diyerek sıkıyönetimi gündeme getirmek suretiyle, ülkeyi normal ve olağan yönetimden iyice uzaklaştırmak.
Ya da normale dönüş taleplerine karşı, “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” taktiğiyle OHAL rejimini sürekli kılmak.
Böylece, normalleşmeyi engelleyip bu yönde atılması söz konusu olabilecek yeni adımları sabote ederek demokratikleşmeyi derin dondurucuya kaldırmak.
Geriletilip zayıflatıldığı söylenen askerî vesayetin çok daha güçlü ve etkili bir şekilde geri dönmesine zemin hazırlamak.
Türkiye’yi bir defa daha güvenlik gerekçesiyle hukuk ve demokrasiden taviz vermeye zorlamak, AB’den uzaklaştırıp dünyadan koparmak, yine kendi içine kapanmış otoriter bir rejime sürüklemek.
Rusya ile zor belâ düzeltilmeye çalışılan ilişkileri yeniden sıkıntıya sokmak.
Halep’te nihayet ateşkesin sağlanması ve insanî yardım yolunun açılmasını takiben, Suriye’deki iç savaşı tamamen sona erdirmek amacıyla bir defa daha canlandırılmasına gayret edilen diplomatik çabaları yine boşa çıkarıp akamete uğratmak.
Büyükelçi suikastının, tam da bu maksatla Moskova’da yapılması öngörülen Türkiye-Rusya-İran üçlü toplantıları öncesinde gerçekleşmesi bu açıdan özellikle manidar ve son derece düşündürücü.
Derin kumpası boşa çıkarmak için hamasetten öte derin stratejilere ihtiyaç var.
Aydınlar Ocağı kurucularından değerli hizmet adamı Prof. Dr. Süleyman Yalçın’a Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına sabır niyaz ederiz.
Süleyman Yalçın: Bediüzzaman, imanı boğazlanan nesillere hayat kurtarıcı İslam imanını telkin edip onun hayat nizamını yaşama çağrısı yaptı. Merhum Prof. Dr. Süleyman Yalçın bir konuşmasında, Osmanlı ile bağlarımızı kopardığı için M. Kemal’i hayırla yâd edemeyeceğini söylemişti.