12 Eylül ürünü başörtüsü yasağı vesayetçi zihniyetin bütün devlet kurumlarını cenderesine aldığı 28 Şubat’ta iyice şiddetlendirilip yaygınlaştırılırken, siyasetin bu gidişat karşısında iyice etkisiz hale geldiği ve dahası Ecevit hükümetiyle birlikte çanak tuttuğu bir ortamda, işin çok daha ileri noktalara gitmemesi için yoğun gayret gösteren Demirel, bir yerden sonra meselenin demokrasiyi tehdit eder boyutlara vardırıldığını görünce, önceliği bu tehlikenin olabildiğince en az hasarla atlatılmasına vermek mecburiyetinde kaldı.
RP-FP’den gelip bilâhare AKP ile yola devam edecek olanların Demirel’e tercih edip, seçilmesini “çak” yaparak kutladıkları Sezer’in cumhurbaşkanlığında başörtüsü yasağı kamusal alan kılıfı altında daha da azdırıldı.
Yani Demirel’in gitmesi meseleyi çözmedi, tam tersine daha da katmerli hale getirdi.
AKP’nin tek başına iktidarı bile yıllarca bu durumu değiştiremedi. Meydanlarda yasağı kaldırmak için “namus sözü” verenler, daha sonra “Öyle bir söz vermedik” diye çark ettiler. Yasak için iktidar ileri gelenlerinden “Yüzde 1.5’un sorunu” ya da “Biraz daha sabır, zaten o kadar çile çektiğiniz de söylenemez” diyenler oldu, ama hepsi unutuldu.
Bu arada Erdoğan’ın hanımı uzun bir süre kamusal alan sayılan yerlere giremedi. Kızları okumak için ABD’ye gitti. Ve Gül, eşinin AİHM’de açtığı başörtüsü davasını geri çekti.
28 Şubat döneminde RP ve FP’nin bir numaralı kapatma gerekçesi olarak kullanılan başörtüsü, 2008’de az daha AKP’yi de kapattırıyordu. Erdoğan’ın “Velev ki başörtüsü siyasî simge olsun” çıkışı üzerine açılan davada parti kapatılmaktan kıl payı kurtuldu.
Bütün bunlar, meselenin dallandırılıp budaklandırılarak ne kadar derin bir “rejim sorunu” haline getirildiğini ortaya koyuyor.
O yüzden diyoruz ki, çözümü kolay olsaydı, AKP bunun için tam 12 yıl bekler miydi?
Bu durumda, başörtüsü üzerinden Demirel’e yapılan eleştirilerin haksızlığı daha iyi anlaşılmalı. Başbakanlığında da, 28 Şubat’a kadarki cumhurbaşkanlığında da başörtüsüne yönelik hiçbir olumsuz tavrı olmayan, tam tersine özgürlükçü bir yaklaşım ortaya koyan Demirel’i yasakçılıkla suçlamak hiçbir insaf ve hakkaniyet ölçüsüyle bağdaşmaz.
Yarın: 230 ayet meselesi ve Demirel.
tweet- Başörtülü vekillere de “ilke ve inkılâplara bağlılık” yemini yaptıran darbe düzeni hâlâ yürürlükteyse hangi ileri demokrasiden söz ediyoruz?