Darbenin hedefi demokrasiyi ortadan kaldırıp hukuku tatil etmek veya kendisine uydurmak olduğuna göre, ona karşı verilecek mücadele de demokrasiyi ve hukuku korumaya ve geliştirmeye çalışarak olmalı, değil mi?
Onun için, darbeleri önlemenin en tesirli çaresi daha çok demokrasi ve hukuk.
Çünkü demokrasi güçlendikçe, devletin idare ve işleyişine halkın katılımı arttıkça, sistem şeffaflaşıp denetime açık hale geldikçe, darbe ve baskı dönemlerinin kalıntısı olan tortular ortadan kalkar; toplumun tümünün sahiplenip gözettiği ve sürekli geliştirdiği bir mekanizma oluşur.
Kapalı kapılar ardında iş gören vesayet odaklarının güç ve etkinliği azalır ve biter.
O odaklarca farklı formatlarda tezgâhlanan darbe ve müdahalelerin önü kesilir.
Keza herkesi bağlayacak evrensel hukuk kurallarının hakim kılınması da keyfî emrivakilere, zorbalıklara geçit vermez.
Böylece herkesin kendisini güvende hissedeceği bir hukuk düzeni tesis edilir.
Buna karşılık, darbelerle mücadele gerekçesiyle demokrasiyi fiilen ortadan kaldıracak ve daraltacak tasarruflar ise, darbelerin yapmak istediğinin güya onlarla mücadele iddiasında bulunanlarca hayata geçirilmesi gibi bir sonuç doğurur.
Aynı şekilde konjonktürel hesaplarla hukukla oynanması, kanunların siyasî mülâhazalarla hazırlanması, yargı ve devlet kadrolarının siyasî operasyonlara hedef yapılması, hukuka güveni tahrip eder.
Adalete inancın ortadan kalktığı, hukuk güvencesinin kalmadığı bir ortam ise kaos, anarşi ve kavgayı beraberinde getirir.
Demokrasi ve hukukun işlemez hale getirildiği bir toplumda birlik ve bütünlüğü muhafaza etmek de imkânsız hale gelir.
Ve bu durum yeni darbeleri davet eder.
Son dönemde Türkiye’de yaşananlar ne yazık ki bu açıdan son derece sıkıntılı bir tabloyu önümüze koyuyor. Millî irade kavramını sadece kendisine oy verenlerle tanımlayıp muhaliflerini, hattâ biat etmeyenleri adeta düşman olarak gören bir iktidar anlayışı demokrasiyi de, hukuku da endişe verici bir şekilde yıpratıyor. Ve son gelişmeler maalesef bu kaygıları daha da tırmandıracak bir seyir takip ediyor.
Darbelerin asıl tedbiri, demokrasiyi her yönden tahkim etmektir
http://www.yeniasya.com.tr/video/15-temmuz-kalkismasi-ve-sonrasi-2-bolum_404174
14.6.1926’da, gerçekleşmeyen “İzmir suikastı,” bütün etkin muhaliflerin tasfiyesi için kullanılmıştı. 90 yıl sonra tarih tekerrür mü ediyor?