6 yıl önce, 2009’da terör ve Kürt meselesini çözme iddiasıyla başlatılan “demokratik açılım” süreci, Habur skandalına takılmış ve sınırdan giren teröristlerin bu dönüşü tam bir şova dönüştürmeleri üzerine tersine dönmüştü.
Aradan zaman geçti; geçen senenin başından itibaren aynı serencam “çözüm süreci” adı altında tekrar başlatıldı. Önceki gibi bunun da “Millî birlik ve kardeşlik projesi” diye isimlendirildiği açıklandı.
İkisinde de seslendirilen ana hedefler, silahları susturup terörü bitirmek, terör kaynaklı ölümleri sona erdirmek, anaların gözyaşını dindirmekti. Özellikle ikincisindeki çatışmasızlık ortamının epeyce devam etmesi, bu noktada uyanan ümitleri güçlendirdi.
Şehit cenazelerinin de, terörist ölümlerinin de olmadığı bir iklimin oluşması, topluma “Galiba bu sefer bu iş olacak” dedirtti.
Ancak bu görüntünün arkaplanına ilişkin bilgi ve haberler pek de iç açıcı değildi.
Sürecin terör örgütüne daha da kuvvetlenme fırsatı verdiği, dağ kadrosuna katılımların arttığı, PKK’nın bölgedeki alan hakimiyetini pekiştirdiği, buna karşılık devletin orada şeklen var, ama fiilen adeta yok gibi bir görüntü verdiği izlenimi oluştu.
Görüşmeler İmralı-HDP-Kandil üçgeninde yürütülürken Meclisin, kamuoyunun, STK’ların ve kanaat önderlerinin dışlanması da son derece önemli bir handikaptı.
Aynı şekilde ilk başlarda seslendirilen “PKK militanları sınır dışına çıkacak” iddiasının aslının çıkmaması ve örgütün silah bırakma çağrılarını ısrarla cevapsız bırakması da işin iyice sarpa sarmasına yol açtı.
Derken 7 Haziran’da, Erdoğan’ın da meydanlara inmesine rağmen AKP oy kaybederken HDP’nin yüzde 10 seçim barajının epeyce üstüne çıkıp 80 milletvekili kazanması, iplerin iyice kopmasını netice verdi. Ve anlaşılan o ki, Erdoğan ve AKP 9 puanlık oy kaybının sebebini çözüm sürecine bağlıyor.
Seçimden sonraki iki ay içerisinde terör saldırılarının yeniden yoğunluk kazanması ve yine hemen her gün şehit cenazelerinin gelmeye başlaması, ne yazık ki bir defa daha başa dönüldüğünü düşündürüyor.
Eğer AKP oy kaybını gerçekten çözüm sürecine bağlayıp bundan dolayı süreci dondurduysa, terör ortamının tekrar kızışması sebebiyle uğrayacağı kaybın çok daha fazla olabileceğini unutmamalı.
tweet 1- Bediüzzaman’a, Risale-i Nur’a ve Nurculuğa karşı başlattığı taarruzu defolu örnekler üzerinden devam ettiren Bedri Gencer yine haddini aşmış.
tweet 2- Havuz medyasının Star’ında üç hafta peş peşe Bediüzzaman’a sataşan Bedri Gencer “Niyetim Nurcu kardeşlerimle polemik değil” diyor, iyi mi?
tweet 3- Bedri Gencer’e: Risale-i Nur, imanı ve ihlası güçlendirip amel-i salihe teşvik ediyor. Ehl-i Cennet olmanın yolu da bunlardan geçmiyor mu?
tweet 4- Bedri Gencer’e cevabı Üstadın bizzat kendisi versin: Adalet-i İlahiyenin huzurunda bu dehşetli giybete karşı hakkımı helal etmem. Titresin!