Çözüm süreciyle “Barış ümitleri yeniden canlanıyor, özlenen sükûnete nihayet kavuşuyoruz, anaların gözyaşının diniyor, artık şehit cenazesi gelmiyor” diye sevinirken, Temmuz sonuna doğru başlayan süreçte yaşananlar ve gelinen nokta son derece vahim.
7 ayda verilen şehit sayısı 300’e doğru giderken, aralarında bebek ve çocukların da bulunduğu terör kurbanı siviller için ise henüz net bir rakam ortada yok.
Öte yandan dehşet verici tablo ortada.
Teröristlerin yuvalanıp yıllarca savaşacak şekilde hazırlık ve yığınak yaptığı il ve ilçeler kanlı hendek-barikat direnişleri, sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar kıskacında. 90’larda terör yüzünden köyler boşaltılırken, şimdi 100-200 bin nüfuslu yerleşim birimleri aynı halde.
Neyse ki bu durum, terörün nokta hedef ve pilot bölge olarak seçtiği yerler dışında çok fazla yaygınlık kazanamadı.
Birçok il ve ilçede halk hendek ve barikatlara izin vermedi. Ve HDP kadrolarının bir kısmı da halkla birlikte tavır aldı.
Ancak parti yönetiminin hendek siyasetini onaylayan bir çizgi takip etmesi ve ilâveten hele bu ortamda “özyönetim-özerklik” talebinin tekrar gündeme taşınması, malûm “Ankara refleksleri”ni de tahrik etti.
HDP ileri gelenleri için Saraydan sâdır olan “Dokunulmazlıkları kaldırılsın” ısrarı, bunun ifadesi. Bir taraftan “şehir savaşı”na dönen operasyon ve çatışmalar, diğer taraftan işin siyaset boyutunda ibrenin buna çevrilmesi; 90’lara dönüş...
Fark, artık parti kapatma yok, ama partilileri derdest etme yolu şimdi de açık.
Peki, bu çözüm mü? 1994’te DEP’liler karga tulumba içeri tıkılıp yıllarca hapiste tutulmuştu. Sonuç? Yine Meclisteler.
KCK operasyonlarında birçok partili yerel yöneticinin, elleri kelepçeli olarak dizilip tutuklanması, gerilimi azdırıp başımızı ağrıtmaktan başka ne işe yaradı?
Gerçek şu ki, iki taraflı tahrik ve provokasyonlar sorunu çözmez, aksine daha da derinleştirir. Hele gelinen noktada HDP cenahınca sorumsuzca tırmandırılan gerilim siyasetleri de, devlet adına sergilenen klasik refleksler de çözüm değil.
Çözüm hukuk, demokrasi, samimiyet.
İsteyen memurların Cuma’yı kılmasına imkân vermekle laiklik elden gitmez, tersine din ve vicdan hürriyetinin bir gereği daha yerine gelir.
Düzenleme yapılırken, okullardaki ders saatleri de, isteyen öğrencilerin Cuma namazı kılmasına imkân verecek şekilde tekrar tanzim edilmeli.