15 Temmuz gecesinin ilk saatlerinden itibaren işareti verilip hemen ardından başlatılan ve OHAL KHK’ları ile alabildiğine hızlandırılıp yaygınlaştırılan tasfiye, açığa alma, ihraç, gözaltı ve tutuklamalar evvelce hiç benzeri görülmemiş boyutlara ulaşırken, mağduriyetler konusu da ister istemez gündeme geldi.
On binlerce insanın neyle itham edildiklerini dahi bilmeden, savunmaları da alınmadan suçlu muamelesine tâbi tutulması bir yere kadar “darbecilerle hesaplaşma” iddiasıyla açıklanmaya çalışıldıysa da, kısa sürede mızrağın çuvala sığmadığı noktaya gelindi.
“Herşey hukukun içinde ve hukuka uygun olacak; intikam ve rövanş duygusuyla hareket etmeyecek, adaletten ayrılmayacağız; kılı kırk yarıp kurunun yanında yaşın da yanmasına izin vermeyeceğiz” diyen iktidar, feryatlar ayyuka çıkınca, yapılanları tekrar gözden geçirme sözü vermek zorunda kaldı.
Bunda, operasyonların iktidara, hattâ Saraya yakın adreslere dayanması da etkili oldu. Erdoğan’ın “At izi it izine karıştı, yaftalamak doğru değil” çıkışının altında yatan sebep buydu.
Sonuçta açığa alınanların ve ihraç edilenlerin itirazlarını incelemek üzere komisyonlar oluşturuldu. Başbakan Yardımcısı Canikli’nin ifadesiyle “çok çok az” da olsa tesbit edilen bazı mağduriyetler için telafi yolu aralandı.
Ama kamuoyunda, gerçekte mağduriyetlerin “çok çok az” değil, “çok çok fazla” olduğu yönünde bir kanaat oluştu. Bunu önlemek ve daha fazla yayılmasını engellemek için bu defa “Mağdur falan yok, mağduriyet edebiyatı yapılıyor” söylemlerine başvuruldu.
Ama bir taraftan da, “Artık imzasız ihbarlar işleme konulmasın” genelgesi yayınlamak, “İtirafçı olur ve örgütü deşifre edecek bilgiler verirseniz ihraç da etmeyiz, serbest de bırakırız” mesajları vermek gibi adımlar atıldı.
Aynı şekilde, “yanlışlıkla” ihraç edildiği anlaşılan “çok çok az” sayıdaki memurun göreve iadesi gündemde.
Bir diğer adım, ihraç edilenlere yargı yolunun açılması. Bu yolun kapatılması zaten başlı başına ağır bir hukuk ihlaliydi. Ama açılacağından söz edilmesi de AB’den gelen eleştirileri savuşturup doğrudan AİHM’e gidecek davaların önünü kesme hesabıyla irtibatlandırılıyor, yapılan işe gölge düşürüyor.
Darbeyle ilgilerini ispatlayacak bir delil olmadığı halde aylardır tutuklu olanların dramı ise hâlâ devam ediyor.
Darbeciler için “mağduriyet edebiyatı” yapan varsa “ihanet”le suçlanabilir. Darbeyle hiç ilgisi yokken mağdur edilen “istisna”lar ne olacak?
“Halkın hayır deme geleneği yok” diyen Adil Gür’e: 25.9.88’de halkın % 65’i, “Yerel seçimler bir yıl öne alınsın” diyen Özal’a hayır demişti.
Risale-i Nur’dan Hayat Prensipleri: İhlâs ve helalleşme - YENİ ASYA http://www.yeniasya.com.tr/video/ihlas-ve-helallesme_413027 … @yeniasya aracılığıyla