Yeni hükümetin kurulması için anayasanın öngördüğü 45 günlük süre Erdoğan-Davutoğlu ikilisi tarafından oyalama taktikleriyle tüketilince gündeme gelen “anayasal” seçim hükümeti formülü de tuhaf bir şekle bürüneceğe benziyor.
Malûm, başından beri uyguladığı politikayla, karşı çıktığı erken seçimin yolunu açan MHP, seçim hükümetine de katılmayacağını ve bakan vermeyeceğini bildirdi.
Bunun üzerine, kurulacak hükümette MHP’ye verilecek olan bakanlıkların bağımsız isimlere tevdi edileceği söylendi.
Derken, evvelâ “HDP olmazsa biz de girmeyiz” diyen CHP, ardından HDP’nin “Biz varız” demesine rağmen hükümette yer almayacağını açıkladı. Böylece seçim hükümeti ikinci büyük firesini vermiş oldu.
Ve meydan AKP ile HDP’ye kaldı.
Çözüm sürecini karşılıklı tahriklerle dondurup askıya alarak, terördeki tırmanış üzerinden birbiriyle kıyasıya bir mücadeleye girişmiş görünen bu iki parti aynı koalisyonda bir araya gelip, seçime kadar ve iki-üç aylığına da olsa ülkeyi yönetecekler!
Koalisyonun üçüncü ortağı ise, hükümete girmekten istinkâf eden MHP ile CHP’nin yerine ikame edilecek olan “bağımsız” bürokratlar olacak. Nasıl formül ama!
İleri demokrasiden söz edilen bir süreçte, iki ayağını iki kavgalı ve problemli partinin, üçüncü ayağını da siyasî sorumluluğu bulunmayan teknokratların oluşturduğu bir hükümet ülkeyi seçime götürecek!
Böyle bir siyasî kaosa, Erdoğan taraftarlarının ısrarla ve tekrar tekrar öne sürdüğü gibi, başkanlık sistemine geçmediğimiz ve başkan seçmediğimiz için mi sürüklendik; yoksa sürekli kriz üreten darbe ürünü sistemden kurtulamayışımız ve o krizleri katmerlendiren provokatif, sorumsuz ve muhteris gerilim siyasetleri sebebiyle mi?
Ortaya çıkan bu tablo çok net bir şekilde gösterdi ki, 13 seneye yakındır alternatifsiz bir tek parti iktidarına iyice alışan AKP’nin “demokratlık” cilâsı, tek başına iktidarı kaybettiği an birden dökülüverdi.
İçinden çıkardığı ve halka seçtirdiği cumhurbaşkanının mütehakkim, buyurgan, dışlayıcı, ötekileştirici ve polemikçi tavırları da bu durumu iyice katmerlendirdi.
İktidar cenahının bu duruşu karşısında muhalefet de yetersizliğini yine gösterdi.
Siyaset bu çıkmazı nasıl aşacak?
tweet 1- Kültür Bakanlığı, risale basımını engellediği Yeni Asya Neşriyat'tan sembolik kitap alımlarını da sıfırlayarak yeni bir keyfîliğe imza attı.
tweet 2- 2013'te Yeni Asya Neşriyat'tan 13.550 TL'lik kitap alıp kütüphanelere gönderen Bakanlık bu yıl hiç almadı. Genç Yorum aboneliğini iptal etti.
tweet 3- Yeni Asya'nın, kütüphaneler için alınan kitaplardan alacağı 3 kuruşa ihtiyacı yok. Ama Bakanlık bütçesi AKP'nin değil, milletin parası.
tweet 4- Milletin tamamına hizmetle görevli kurumların başındakilerin, milletin parasını sarf ederken keyfî gerekçelerle ayrımcılık yapmaya hakkı yok.
tweet 5- Bakanlık kitap ve dergilerimizde ne gibi bir “sakınca” gördü ki, alımlarını ve aboneliklerini iptal etti? Çıksın, gerekçesini açıklasın.