Meclis Adalet Komisyonunda bazı AKP’li üyelerin, Bakana rağmen CHP’lilerle aynı yönde oy kullanmaları ve “cinsel istismar” tasarısına AKP’nin özellikle kadın vekillerinden gelen yoğun tepki, iktidar cenahındaki iç uyumsuzluğu açığa çıkaran iki örnekti.
“Tecavüzcüye af” olarak da kamuoyuna yansıyan düzenlemede Cumhurbaşkanının müdahalesi ile hükümetin “ters köşe” olması ise bu akord bozukluğunun Saray boyutunu da gözler önüne sermiş oldu.
Öyle ki, bu beklenmedik krizin Başbakanı istifa noktasına kadar getirdiği, ama Erdoğan’ın Yıldırım’dan gelen bu talebi şimdilik geri çevirdiği dahi iddia ediliyor.
Dahası yine Cumhurbaşkanının Davutoğlu’nu istifa ettirdikten sonra yerine getirdiği Yıldırım’dan da memnun olmadığı ve bu tercihinden dolayı pişmanlık duyduğu yönünde spekülasyonlar yapılıyor.
Bu hengâmede Başbakan Yardımcıları Mehmet Şimşek ile Tuğrul Türkeş’in yaptığı “aykırı” çıkışlar işin tuzu biberi oldu.
Sarayın ve hükümetin her gün AB’ye salvo atışları yapıp ipi tamamen koparma sinyallerini iyice arttırdıkları bir aşamada Şimşek’in tam tersi yönde mesajlar vermesi, onu iktidar medyasının hedefi yapıverdi.
Türkeş’in idama karşı çıkıp OHAL’de anayasa değişikliği yapılamayacağını söylemesi de iktidarın bir cenahını rahatsız etti.
Keza Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin “OHAL’in uzatılmasını istemiyorum” beyanı, bilâhare Bakanlığı adına yapılan açıklamada “Sözleri çarpıtıldı” manevrasıyla tevil edilmeye çalışılsa da, iktidardaki sıkıntının başka bir dışavurumu oldu.
Öte yandan “FETÖ” gündeminin AKP açısından her an çıktığı adresi vurmaya hazır bir bumerang niteliği taşıması, bütün iktidar çevrelerini diken üstünde tutuyor.
Böyle bir ortamda Cumhurbaşkanının gerek iç gündem, gerekse hassas dış politika konuları hakkında çoğu zaman çelişkili ve provokatif çıkışlarını devam ettirmesi, hükümeti de, ilgili kurumları da içinden çıkılması çok zor sıkıntılara sokabiliyor.
Ve gidişattan rahatsız olan bazı AKP’lilerin, sürecin şimdiye kadarki safahatında tasfiye edilenlerle beraber yoğun bir “çıkış yolu arayışı”na girdikleri ileri sürülüyor.
“Haberimiz olmadan Suriye ile harbe mi girdik?” dedirten o söz Rusya ile arayı düzeltme sürecini de zora sokarsa işin içinden nasıl çıkılır?
Yurt yangınının her kademedeki sorumlularından hesap sorulsun. Ama bu facia, sinsice hazırlanan karanlık projeler için istismar edilmesin.
Darbeyle hiç ilgisi olmayanlara reva görülenler ortadayken Ö. Çelik’in “Darbeciler en kaliteli şekilde yargılanacak” sözüne ne demek lâzım?!