12 Eylül ve sivil devamı ANAP’la başlayıp 28 Şubat ve ürünü AKP ile çok daha ileri boyutlara taşınan tuzağın hedefi cemaatler ve hizmetleri.
Bilhassa ticaret ve siyaset üzerinden kurulan derin tuzaklarla cemaatler öncelikle varlık sebepleri olan aslî hizmetlerinden uzaklaştırılıp dünyevî organizasyonlara dönüştürülüyor ve ardından insafsızca yürütülen operasyonlarla ifna ediliyorlar.
Merhum Şerif Mardin’in yeri geldikçe hatırlattığımız “AKP iktidarı Kemalizmin başarısıdır” tesbiti bu bağlamda çok manidar.
Çünkü cemaatler bu iktidarla birlikte, daha önce benzeri görülmemiş çap ve boyutlarda siyasallaşarak dünyevîleştiler.
28 Şubat öncesinde kendilerini RP iktidarına endeksleme hatasına düşmüş ve sonrasında hem kendileri çok ağır bedeller ödemişlerdi, hem de bütün dindar kesimler büyük sıkıntılara sürüklenmişti.
Yaşadığımız süreçte aynı hata çok daha geniş çapta tekrarlanıyor ve yakın zamana kadar önü açılmış gibi yapılıp, sonra bir anda birinci hedef olarak gösterilip her koldan üzerine gidilen “cemaat”in ardından diğer cemaatleri de tasfiye, kontrol altına alma ve etkisizleştirip dağıtma planları uygulamaya konuluyor.
Ve maalesef bu planlar, cemaatlerde ve toplumun onlara bakışında çok olumsuz sonuçlar doğurdu.
Cemaatleri bu son derece sıkıntılı durumdan çıkarıp kurtaracak ölçü ve prensipler ise Risale-i Nur’da:
Sadece Allah rızasını kazanmak ve insanların ebedî hayatlarını kurtarmak için çalışmak (ihlâs); hizmetlerine siyaset ve ticaret gibi dünyevî gölgeler düşürmemek; devletten ve başka kaynaklardan birşey istememek, almamak ve bu yolla bağımlı hale gelmekten kaçınmak (istiğna); demokrasi ve hürriyetlere sahip çıkmak; meşveret ve ortak aklı esas almak; adalet ve hukuk esasları çerçevesinde müsbet hareket prensibiyle çalışmak, İslam kardeşliğini hassasiyetle gözetmek gibi.
Çoğu zaman İlahî bir yönlendirme, tavzif ve istihdamla vücuda gelip gönüllülük esası üzerine bina edilen cemaatlerin oluşturduğu şahs-ı manevîler tüzel kişilik olarak tarif ve tavsif edilemez. Cemaatler ve hizmetleri devletin veya birtakım güç odaklarının kontrolüne alınamaz; pozitif hukukun maddî ve dünyevî kalıplarına sokulamaz ve hapsedilemez.
Çıkış yolu, bu prensiplerde.