Cemaat ve İktidar kitabımızın “Hedefte yine cemaatler var” başlıklı bölümünde, bir iktidar gazetesinde çıkan şu iddiayı aktarmıştık (s. 88 v.d.):
“Kuruluşundan başlamak üzere şimdiye kadar, sürekli normaliteden sapan bir Türkiye’de, cemaatler söz konusu sapmayı kendi oluşumları ve gelişimlerine kanalize ettiler. Türkiye normalleşmeye başladıkça da, doğal olarak cemaatler güç kaybetmeye başlamıştır. Çünkü varlık nedeni olan hukuksuzluk, baskı yönetimi ve despotizm yavaş yavaş kan kaybettikçe, cemaatler de zayıflamıştır. Şüphesiz bunun zıddını da söylemek gerekir: Türkiye normalleşmeye başladıkça, normal yoldan beslenmeyen bütün yapılanmalar düşüşe geçecektir.” (Aliye Çınar, Yeni Şafak, 19.12.13)
Devamında, Faruk Köse’nin şimdilik üst düzey yöneticilerle sesi çok çıkan entellektüeller arasında seslendirildiğini ve derinden derine toplumsal kabul görmeye de başladığını belirterek naklettiği şu iddialar da bunu tamamlar nitelikte:
“Türkiye gerçeği açısından bakıldığında, içinde pek çok statü ve hiyerarşik yapı barındıran cemaat olgusunun daha önce varlık gerekçesi kabul ettiği hiçbir olgunun bugün reel karşılığı yoktur.”
“Artık millet ve devlet İslamlaşmış, cemaat olmak için gerekçe alınan olgular millet ve devlet hayatında yerini bulmuştur. Bu nedenle cemaat olmaya gerek yoktur. Cemaatlerin gerek şartlarını belirleyen olgular devlet ve millet hayatında yerini bulduğu için, cemaat yapıları yapay gerekçelerle ayakta tutulmaya çalışılıyor. Bundan vazgeçilerek cemaat yapılanmaları STK’lara dönüştürülmeli.”
Bunları aktaran Faruk Köse, yazısını şöyle bağlamıştı: “‘İslamlaşma’nın sosyolojik boyutu olan ‘cemaatlerin feshi’ öğütleniyor; hatta son zamanlarda bunu sağlamak için yasal ve idarî tedbirler üzerinde duruluyor.” (Yeni Akit, 2.12.14)
Abdülkadir Selvi’nin bahsettiği kurul, bu bağlamda yerini buluyor ve oturuyor.
Görünen o ki, bu yasal ve idarî tedbirlerin ilk adımı, cemaatlerin bu yöntemle devlet kontrolüne alınmasıyla atılmak isteniyor.
Yine devam edelim inşaallah.
Düzeysiz polemiklerle siyasî gerilim sürekli tırmandırılırken, terörü bitirmenin birinci şartı olan toplumsal dayanışma sağlanabilir mi?