Gündemdeki f.ö soruşturma ve davalarında bunca zaman geçmesine rağmen hâlâ netlik ve sarahat yok; belirsizlik, muğlaklık ve karışıklık var.
İşin bir ayağı 15 Temmuz yargılamaları. Belki sadece burada nisbeten bir açıklık olduğu söylenebilir. Özellikle o gece yaşanan olaylara fiilen katılan ve suçüstü yakalananlar açısından durum ortada.
Ama orada bile soru işaretleri var.
Bilhassa Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının cevaplandırması gereken sorular hâlâ ortada. Şimdiye kadar o gecenin kahramanı olarak bilinen ve son YAŞ’ta “kızağa çekilen” Korg. Aksakallı hakkında dahi farklı iddialar ortaya atılmaya başlanması biraz tuhaf değil mi?
Öte yandan, darbe davalarındaki bazı sanık ifadelerinin iktidar medyasına yansıtılma biçimi de son derece problemli.
Dileriz, oluşturulan ortam bu davalarda gerçek darbecilerin sağlam delillerle tesbit edilip cezalandırılmasını engellemez.
Darbe davaları böylesine bir kargaşa ve curcuna içinde sürerken, işin diğer ayağında daha sıkıntılı bir tablo söz konusu.
Çünkü burada, sayısı yüz binleri bulan cemaat mensubu veya sempatizanının, 15 Temmuz’la hiçbir alâkaları olmadığı halde, bu meş’um kalkışmadan sorumlu tutulan “darbeci terör örgütü” ile ilişkilendirilerek iç içe geçirildiğini görmekteyiz.
Bir yapının terör örgütü olarak nitelenmesi ve kişilerin bu örgüte üyeliğinin ispatı için, Yargıtay içtihatlarında detaylı tarifleri yapılan kriterlerin esas alınması gerekirken, olayımızda böyle birşey yok.
Operasyonlar MGK kararları ile istihbarat ve emniyet raporlarına dayanılarak, tek taraflı medya manipülasyonları eşliğinde yürütülüyor. Suçlamalar için gösterilen gerekçeler ise siyasî ve sübjektif.
Düne kadar yasal olan okul ve dersanelerle ilişki, gazete ve dergi aboneliği, banka hesabı, sendika üyeliği, yardım derneğine destek, burs temini, kurban bağışı ve çok tartışmalı Bylock programı gibi kriterler, gözaltı ve tutuklamalar için dayanak gösterilen “terör örgütüne üye olmak” suçlamasına delil teşkil eder mi?
(Devam edeceğiz.)
***
-Faruk Çakır: Yeni Asya’da harcı olan iki mümtaz şahsiyetin vefat yıldönümü. Mustafa Polat (1970), Dr. Sadullah Nutku (1972). Rahmetle yad ediyoruz.
-Hakim ve savcılara sesleniyoruz - http://www.yeniasya.com.tr/video/hakim-ve-savcilara-sesleniyoruz_440958
- “Bazan felaketten saadet çıkar. Musibet mükâfatın mukaddimesidir” manalarının tahakkuk edeceği günlere artık erişmek dileğiyle.