"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çare sıkıyönetim mi?

Kâzım GÜLEÇYÜZ
13 Eylül 2015, Pazar
Terördeki tırmanışı kontrol altına alıp önlemek için MHP’nin bir kez daha gündeme getirdiği teklif, saldırıların yoğunlaştığı yerlerde sıkıyönetim ilanı.

Peki, gerçekten çare bu mu?

Özellikle 12 Eylül öncesi ve sonrası dönemde yaşanan tecrübeler gösteriyor ki, hayır. Tam tersine, darbe öncesinde sıkıyönetimin ilan edildiği bütün yerlerde anarşi olayları azalacağı yerde daha da artmış.

Darbeden sonra da devam eden sıkıyönetim dönemindeki askerî yöntemler ise PKK terörünü doğurup iyice palazlandırmış.

Sıkıyönetimden sonra geçilen OHAL döneminde de durumda bir değişiklik olmamış.

Hak ve özgürlükler üzerindeki sıkıyönetim ve OHAL kısıtlamaları ve baskılar, bölge halkında, PKK’nın değirmenine su taşıyan derin tepki birikimlerine sebebiyet vermiş.

Ne zaman ki OHAL de kalkıp tedricen “normal” düzene geçilmeye başlanmış, ondan sonra hissedilir bir rahatlama olmuş. 

Ama bu süreç iyi yönetilemeyip kalıcı bir zemine oturtulamadığı için, son gerilimleri netice veren yeni birikimler ortaya çıkmış.

Çözüm sürecinin yanlış muhataplarla yürütülen pazarlıklara bina edilmesi ve bu yapılırken konuyla doğrudan ilgili olan geniş halk kesimleriyle kanaat önderlerinin dışlanması ise, süreci eninde sonunda beklenen tıkanma riskiyle karşı karşıya bırakmış.

Daha da ötesinde, örgütün bu süreci kendi gücünü pekiştirme fırsatı olarak kullanmasına, göz göre göre seyirci kalınmış.

Hem asıl ve kalıcı çözüm olan “herkesi kapsayıcı demokratikleşme reformları”nı hayata geçirmekten istinkâf edilmiş, hem de demokratik devlet otoritesinin gerekleri icra edilmeyip örgüte göz yumulmuş.

Tam tersine, AB sürecinde zor belâ elde edilen kısmî demokratik kazanımlardan geriye dönüş niteliğinde adımlar atılmış. Tüm tepkilere rağmen Meclisten geçirilen İç Güvenlik Kanunu bunun en tipik örneği.

İşin garibi, bu yasada yapılan değişikliklerle, adeta adı konulmamış bir OHAL düzeninin uygulayıcıları haline getirilen valilerin kritik yetkileri, gelinen noktada, “terörle mücadele operasyonları” gerekçesiyle yeniden askerlere iade edilmiş durumda.

Önceden olduğu gibi, “vur” emri verme yetkisi dahi tekrar askerlerin uhdesinde. O zaman daha ne sıkıyönetiminden bahsediliyor? 

O düzene fiilen geçilmiş bile!

tweet 1-  Baskınlar ülkesi olduk: Terör asker ve polisi; holiganlar parti, gazete ve işyerlerini; polis medya, okul, yurt, kreş ve şirketleri basıyor.

tweet 2-  Prof. İzzet Özgenç: Sosyal ekonomik kurumlar yargı kararı olmadan, kırmızı kitapla veya kolluk raporlarıyla terör örgütü olarak nitelenemez.

Okunma Sayısı: 2402
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İLHAN

    13.9.2015 07:49:52

    Devr-i AKP de her yanlış olağan oldu.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı