PKK terörünün yeniden azdırıldığı bir ortamda buna YPG, IŞİD ve son dönemde her olumsuzluğun üzerine yıkıldığı “paralel” de ilave edilerek, “Üst akıl hepsini birleştirip üstümüze salıyor” söylemleriyle, yeni bir istiklal savaşı verdiğimiz havası estiriliyor.
Şehitlerimizden söz edilirken “Onlarla bu toprakların vatanımız olduğunu dosta düşmana gösterdik. Bu öyle bir kazanç ki, ancak Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı ile mukayese edilebilir” ifadesi kullanıldı.
Keza teröre karşı “Malazgirt ve Anadolu Selçuklu ruhuyla, Osmanlı çınarının azametiyle, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı azmiyle” seferberlik çağrıları seslendirildi.
Herkesin yüreğini yakan şehit acısını bir nebze olsun hafifletip, terör operasyonlarına toplum desteğini sağlamaya yönelik bu hamaset, “Yedi düvelle savaşıyoruz” söylemleriyle de takviye edilerek belki bir “millî duruş” inşası hedefleniyor.
Ama beraberinde toplum teröre ve teröristlere karşı mobilize edilmeye çalışılırken, terörle mücadele yöntemlerine ve operasyonlara yönelik en “sıradan” sorgulama girişimleri dahi “teröre yandaşlık ve vatana ihanet” yaftasıyla damgalanarak yeni “cadı avları”nın gerekçesi yapılıyor.
Türkiye’nin yıllar önce uzun tartışma ve mücadelelerle zor belâ aşıp geride bıraktığı veya aştığını zannettiği antidemokratik dayatmalar, terör gerekçesiyle yine gündeme getirilip hortlatılmak isteniyor.
Terörün ve teröristin yeniden tanımlanması gereğinden dem vurulurken, “terör yandaşlığı” gibi, suiistimale ve keyfî yorumlara son derece açık kavramlara dayalı düzenlemeler yapılması isteniyor.
Ve en son 12 Eylül darbe döneminde uygulanıp ciddî mağduriyetlere sebebiyet veren ve seneler sonra vazgeçilen “vatandaşlıktan çıkarma” yaptırımının yeniden hayata geçirilmesi talep ediliyor.
Bütün bunların, seçimle gelen ve millî irade söylemini ağızlarından düşürmeyen yöneticiler tarafından gündeme taşınması son derece manidar ve ironik.
Darbeli demokrasimizin, yine terör gerekçesiyle ve dahası seçilmiş yöneticiler eliyle daraltılıp tekrar darbe dönemi uygulamalarına döndürülmek istenmesi de.
Eskiden darbeciler, seçilmişleri “Ülkeyi uçurumun kenarına getirdiniz” diye suçluyordu. Şimdi seçilmişler aynı ithamı başkalarına yapıyor...