Erdoğan başta olmak üzere birçok önde gelen AKP’linin, “Hariçten gelecek hücumlar bize bir zarar veremez, ama içimize fitne sokulursa o bizi yıkar” anlamına gelen uyarı mesajlarını yeri geldikçe ve her fırsatta tekrarladıklarını biliyoruz.
Haddizatında bu, tarih boyunca defaatle yaşanmış ve doğruluğu sayısız tecrübe ile tasdik edilmiş evrensel bir gerçeğin ifadesi.
Ve partiler için de fazlasıyla geçerli.
Yıllarca ülkenin mukadderatında belirleyici olmuş bazı köklü partilerin zaman içinde silinmesinde, haricî şartların yanı sıra, dahilî bölünmelerin de çok büyük etkileri olmuş.
Siyasî tarihimiz bunun örnekleriyle dolu.
Bizatihî AKP’nin, RP-FP hareketindeki bölünmeden doğmuş olması, bu örneklerden.
Eğer 28 Şubat sürecinde Erbakan liderliğindeki RP’nin üzerine gidilip parti Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılmasa ve ardından yerine kurulan FP de aynı âkıbete uğramasaydı AKP diye bir parti ortaya çıkar mıydı?
Millî görüş hareketindeki derin bir bölünmenin sonucu olan AKP, bütünlüğünü bugüne kadar korudu. Bunun en önemli sebeplerinden biri, iktidar gücünü elinde tutması.
12.5 seneye yaklaşan iktidar dönemi boyunca kendi içinde zaman zaman yaptığı önemli tasfiyelere; hattâ cumhurbaşkanlığı, bakanlık ve parti üst yöneticiliği yapmış kimi önde gelen isimleri devredışı bırakmasına rağmen, bu sayede gücünü muhafaza etti.
Ancak gelinen noktada bu tasfiyelerin ve üç dönem kaydı ile yeni tasfiye olacakların birikimi, yılların getirdiği iktidar yorgunluğu ve yıpranması ile birleşince, artık adeta dikişlerin atmaya başladığı bir tablo oluşuyor.
En başta Gül’ün tasfiyesi ve ona yakın isimlerin etkisizleştirilmesi... Sonra Erdoğan’ın başkanlık ısrarı ve kritik konularda hükümetle sık sık ters düşmesi... Keza Arınç-Gökçek polemiğinde görüldüğü gibi paralel yapı kavgasının bumeranga dönüşerek iktidarın iç çelişki ve çekişmelerini ortaya çıkarması...
Şu hale bakın: Arınç Gökçek’e “Kucağına oturduğu paralel yapıya Ankara’yı parsel parsel sattı” diyor; Gökçek de Arınç’ı “Paralel yapının talimatıyla konuşuyor” diye suçluyor!
Bu kavga, “Kısıklı zirvesi” sonrası tepeden yapılan müdahalelerle şimdilik yatıştırılsa bile, bıraktığı derin iz kolay kolay kapanmaz.
Tarih, AKP örneğinde yine tekrarlanıyor.
tweet- Arınç-Gökçek kavgası, Davutoğlu’nun “Siyasî ahlâkını Mevlâna’dan almış kadrolarımızın içine kimse fitne sokamaz” sözünün neresine oturuyor?