Türkiye Yazarı Fuat Bol’un edep dışı ifadeleri ile bir defa daha gündeme gelen konuyla ilgili olarak, Üstad hayatta iken talebelerinden Muhsin ve Ziya imzalarıyla kaleme alınan bir mektupta şu açıklamalar yapılıyor:
Bir muallim kardaşımıza, Üstadımız Hürriyet başında söylediği nutuklarda, Sultan Hamid’e hücum etmiş ve o kıymettar padişahın kıymetini takdir etmemiş gibi bir şüphe gelmiş.
Elcevap: Biz Üstadımızdan aldığımız hakikat-i hal ile cevap veriyoruz.
Evvelâ: Üstadımızın bütün hayatındaki birinci düsturu, Kur’an-ı Hakîmin bir kanun-u esasîsidir ki: “Bir adamın cinayetiyle başkası mesul olamaz” kaide-i Kur’aniyesi ile, “O padişahın zamanındaki hükümetin hataları ona verilmez” diye daima hayatında ona hüsn-ü zan etmiş, onun bazı zaman mecburiyetle ettiği kusurları da, onun muarızlarına karşı da tevile çalışmış.
Saniyen: Üstadımız, Hürriyetin başında bütün kuvvetiyle şeriat dairesindeki hürriyet-i şer’iyeyi sena etmiş, nutukları ile halkları o hürriyete davet etmiş ve hürriyet-i şer’iyeye muhalif olanlara demiş ki:
“Eğer şeriat dairesinde olmazsa, istibdat namını verdiğiniz, bir şahsın mecburî, cüz’î ve hafif istibdadı, pek şiddetli bir istibdad-ı küllî olup inkısam edecek. Herkes bir nevi müstebit olur. İstibdad-ı mutlak çıkar. Binler istibdat hükmüne dönecek, yani, hürriyet ölecek, bir istibdad-ı mutlak çıkacak.” (...)
Salisen: Üstadımız, o zamanda bir hiss-i kable’l-vuku nevinde şimdiki âlem-i İslamın ecnebi istibdadından kurtulması ve bir cemahir-i müttefika-i İslamiye tarzında tezahüre başlamasını tasavvur etmiş, ümit etmiş, hissetmiş ve bütün kuvvetiyle bağırmış, hürriyet-i şer’iyeyi takdir etmiş. O zamanki hutbelerinde demiş ki: “Hürriyet, terbiye-i İslamiye ile olmazsa, ölecek; bir istibdad-ı mutlak, yerine çıkacak.”
Rabian: Üstadımızdan hem işitmiş, hem halinden anlamışız ki, ecnebilerin şiddetli desise ve kuvvetlerine karşı gösterdiği sebat ve kanaat; hususan âlem-i İslamın kısm-ı âzamının halifesi olmak; hem biçare vilâyat-ı şarkiyenin bedevi aşairini Hamidiye Alayları ile en yüksek bir derece-i askeriye ve medeniyeye onları sevk etmesi, Hamidiye Camiinde her Cuma günü bulunması, şeair-i İslamiyeye elden geldiği kadar müraat etmesi, daima Yıldız dairesinde manevî üstadı kabul ettiği bir şeyhi var olduğu gibi çok hasenatı için, Üstadımız, bütün hayatında onun padişahlar içinde bir nevi veli hükmüne geçtiğini kanaat etmişti. (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 307)
* Bir dönem Yeni Asya yazarları arasında yer alan Abdülkadir Badıllı Ağabeye Allah’tan rahmet; ailesine sabr-ı cemîl niyaz ediyorum. Nur içinde yatsın. Ruhu şad, mekânı Cennet olsun.