Hafta başında İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinin Malatya’da organize ettiği “barış gazeteciliği” konulu seminere katılarak, Yeni Asya’nın Suriye savaşına yaklaşımını anlattık.
İletişim hocalarıyla öğrencilerinin katıldığı seminerde çoğunluğu hanımların ve genç kızların oluşturmasını “barış gazeteciliğinin geleceği açısından ümit verici bir tablo” olarak yorumlayıp, gerekçesini kadın fıtratının en baskın özelliklerinden birinin şefkat olmasıyla açıkladık ve bundan dolayı Üstad Bediüzzaman’ın kadınlar için “şefkat kahramanları” dediğini aktardık.
Seminerdeki konuşmalarda ağırlıklı olarak ülkemizdeki Suriyelilerin durumu ve medyanın onlara bakışı üzerinde duruldu.
Biz de Suriyelilerin, vatanlarından, yurtlarından ayrılıp evlerini barklarını terk ederek başka diyarlara göçmek zorunda kalmasının bir “sonuç” olduğunu ve bu neticeyi doğuran sebeplerin çok iyi teşhis ve tahlil edilmesi gerektiğini vurguladık.
Ardından, Suriye’deki olayların başladığı 2011 Mart’ından bugüne kadar yaşanan süreçte yazdıklarımızdan pasajlar aktararak Yeni Asya’nın duruşunu anlattık.
O yılın Mart ayının son haftasında Hutbe-i Şamiye’yi, 100. yılında, irad edildiği şehirde müzakere etmek için Risale-i Nur Enstitüsünce düzenlenen kongre vesilesiyle Şam’a gittiğimizi ve biz oradayken olayların yeni yeni başladığını ifade ettik.
Özetle: Barışçı protesto şeklinde başlayan olaylara rejimin çok sert mukabele edip tuzağa düştüğünü ve eylemlerin kısa sürede silahlı direnişe dönüştüğünü; Türk hükümetinin de evvelce çok iyi ilişkiler içinde olduğu Suriye yönetimiyle köprüleri birden atarak silahlı muhalefete destek verdiğini ve başka faktörlerin de devreye girmesiyle durumun çığırından çıkıp bugünkü vahim hali netice verdiğini anlattık.
“Türkiye gerçekçi ve dengeli bir politika takip edip barışçı çözümden yana ağırlık koysaydı işler bu noktaya gelmeyebilir; iç savaşta bunca masum insanın can vermesi ve milyonlarca Suriyelinin de yersiz yurtsuz kalması belki önlenebilirdi” dedik.
Müsbet hareketin önemini vurguladık.
Vesile olan Prof. Dr. Nilüfer Pembecioğlu’na tebrik ve teşekkürlerimizi iletiyoruz.
* Yazıişleri eski Müdürümüz Sabahaddin Aksakal, dünkü yazımızla ilgili takdirlerini iletirken, olup bitenlerde kadere fetva verdiren önemli sebepler arasında cemaat medyasının Kemalizme yönelik tavrı, 10 Kasım yayınları ve ilanları, banka reklamları ve özellikle bir kanadında tesettür ölçülerinden tamamen uzaklaşan görüntülere yer verilmesi gibi hususların da kayda geçirilmesi gereğini vurguladı. Samimî bir dost ikazı olarak bunları da ilave ve ifade etmiş olalım.
tweet 1- “Başörtülülerin olumlu imajı” lafını “Başı açıkların olumsuz imajı”na çevirmenin gereği yok, ama konu siyasallaşınca böyle alerjiler oluyor.
tweet 2- Başörtüsünü siyasî polemik konusu olmaktan çıkarıp toplumsal alanın doğallığına bırakalım ki, abuk tartışmalarla yine birbirimizi yemeyelim.
tweet 3- “Olumlu-olumsuz imaj” abukluğuyla eski yaraları kaşımak yerine tepkilerimizi kelepçe keyfîliğine odaklamamız çok daha isabetli olmaz mı?
*Bugün 14:00-16:00 arası TÜYAP Kitap Fuarında kitaplarımızı imzalayacağız inşaallah. Okurlarımızı bekliyoruz. Orada görüşmek üzere.