Cumhurbaşkanı yargı kararıyla terör örgütü ilan edilen bir yapıdan söz ederken, sanırız, AYM ve Yargıtay’ın Bylock kararlarına atıf yaptı.
Ama evvelce de ifade ettiğimiz gibi, bu kararlar çok tartışmalı. Çünkü hukukî değil, siyasete endeksli konjonktürel gerekçelere dayanıyor.
Ki, Anayasa Mahkemesi sürecin başından itibaren bu noktadaki tavrını MGK’yı ve kararlarını referans göstermek suretiyle koymuştu.
Hukukun üstünlüğü prensibini herkesten önce gözetmesi gereken ve beklenen bir yüksek yargı organının bu yaklaşımı, hukuk devleti adına başlı başına bir talihsizlikti.
(Yeri gelmişken ifade edelim: MGK üzerinde bir hukuk denetimi olmayışının sistemdeki en önemli eksiklerden biri olduğu bu vesileyle bir kez daha ortaya çıkmış oldu.)
AYM Bylock meselesinde de aynı tutumunu devam ettirdi ve “devletin güvenlik kurumları”na atıf yaparak kararını gerekçelendirdi.
Düğme baştan yanlış iliklenince, sonrası da zincirleme yanlışlar olarak geldi.
Bylock’u tek başına örgüt üyeliğine delil saymak, âdil yargılama hakkının kısıtlanması niteliğindeki işlem ve tasarruflarla uzun tutukluluklara haklılık vermek gibi. Oysa aynı AYM Ergenekon ve Balyoz davalarında uzun tutuklulukları hak ihlali sayarak, tahliyelerin ve bu davaları boşa çıkaran sürecin önünü açmıştı.
Gerçi AYM’nin Bylock kararında, ilgili davalara bakan mahkemeler tarafından dikkat edilmesi icab eden bazı önemli detaylar da var:
“Kişilerin Bylock kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca örgütle ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilmesi mümkündür. Bu belirtinin derecesi elbette söz konusu uygulamanın ilgili kişi tarafından kullanılıp kullanılmadığı, kullanım şekli, kullanım sıklığı, haberleşme yapılan kişilerin örgüt içindeki konumu ve önemi, haberleşmenin içeriği gibi hususlara bağlı olarak her somut olayda farklı olabilir.”
Ama önlerine gelen somut olayda bu detayları, meselâ kimlerle haberleşildiği ve içerik gibi hususları vurgulayan mahkemelere HSK’nın uyguladığı yaptırımlar, kararın bu cihetini sarf-ı nazar ettirerek askıda bırakıyor.
Yargıtay’ın kararına da ayrıca bakalım.
***
- BB: “Tasfiyede mağdur olanlar olabilir. OHAL olduğu için şu an yargıya gidemiyorlar. O yol açılacak.” Ne zaman? Çıkmaz ayın Perşembe’si mi?
- OHAL’i devam ettirerek yargı yolunu nasıl açacaksınız? Bu yol açılsa bile yaşanan süreçte yargı bağımsız, tarafsız ve âdil olabilecek mi?
- Uzun yıllar Medine'de Risale-i Nur hizmetlerinde bulunan Mustafa Yeşilyurt'a Allah'tan rahmet, ailesine ve Nur camiasına sabır niyaz ederim.