Safların zaman zaman 180 derecelik dönüş manevralarıyla sık sık yer değiştirdiği Ortadoğu siyasetinde bu durumun son örneği Kuzey Irak eksenli gelişmelerde yaşanıyor.
“Bölgede oyun kurucu olma” iddiasıyla yürütülen Türk dış politikası da bütün çelişkileriyle birlikte bu anafora kapılmış durumda.
Düne kadar Barzani’yi el üstünde tutup defalarca davet eden, kırmızı halıyla karşılayan, Bağdat’la kapışmayı göze alarak petrol ticareti yapan, Suriye Kürtleriyle irtibat kurduran... Ankara değil miydi?
Şimdi Bağdat’la beraber saf tutup Barzani’nin—görünüşte—üzerine gidiyor. Veya öyle gösteriyor.
Aynı şekilde yıllardır ipleri kopardığı ve “Devrilsin” diye elinden geleni yaptığı Esad rejimiyle de bu meselede aynı duruşu sergiliyor. Türkiye de “Referandum sonuçlarını tanımayız” diyor, Suriye de.
Benzer durum, yine Suriye eksenli bir gerilim yaşadığı İran’la da tekrarlanıyor.
Ankara, Barzani karşısında, çok yakın zamanlara kadar yüksek perdeden restler çektiği Tahran’la benzer ve paralel tepkiler veriyor.
Türkiye, Irak ve İran yönetimleri Kuzey Irak’a karşı ortak askerî, siyasî, diplomatik, ekonomik yaptırımlarda birleşiyor.
Bu ittifaka Suriye de dahil olabilir...
(Keşke böyle bir birliktelik, göz göre göre bu noktaya getirilen bir oluşumu boğmak gibi bir gündemle değil de, 1955’teki Bağdat Paktı yaklaşımıyla kurulsaydı...)
Türkiye açısından bir başka derin çelişki, son günlerde bir taraftan böyle bir blokta yer alırken, diğer taraftan Kuzey Irak fitnesinin baş aktörü İsrail ve destekçisi ABD ile “iyi geçinme” görüntüsü verme gayretini de elden bırakmaması.
Hem Barzani’ye esip gürlüyor, hem de İsrail ve Amerika ile iş çevirmeye devam ediyor.
Krizin çözümü adına askerî ve ekonomik tehditlerin gündeme getirilmesi ise yeni sorunlara kapı açıyor.
“Bir gece ansızın gelebiliriz” söylemleri yeni macera ve riskleri gündeme taşıyor.
Sınırları kapatmak ve ekonomik yaptırımlar ise, oralarda iş yapanları sıkıntıya sokarak kendi ekonomimizi de vuruyor.
Bu arada, içerideki bahanesi artık iyice tükenen OHAL rejimini sürdürmek için bu gerilimi yeni bahane olarak kullanma hesapları yapılıyorsa işin o ciheti de ayrı bir bahis.
Hatalar eleştirilir, ama Diyanet’e emirle yazdırdığı raporu mesned yapıp hedefteki kişiyi din dışına çıkmış gösterme yetkisi kimsede yoktur.
Üstad: Tekfirden çekiniyorum - YENİ ASYA http://www.yeniasya.com.tr/kazim-gulecyuz/ustad-tekfirden-cekiniyorum_308364
Dindarlığı iktidar siyasetine endeksleyip adalet, hukuk, vicdan, merhamet gibi insanî değerlerden koparan ceberut anlayışa veyl...