Dört buçuk yıl önceki 2011 seçiminden sonra da yeni anayasa için partiler arasında bir uzlaşma komisyonu kurulmuş ve o zamanki Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in koordinatörlüğünde yürüyen bir süreç başlatılmıştı.
Ama bu çalışmadan netice çıkmadı.
Zorlaya zorlaya 60 madde üzerinde uzlaşıldığı söylendi, ama onlar dahi değiştirilemedi. Ve 2007 Meclisi gibi 2011 Meclisi de yeni bir anayasa yapmayı başaramadı.
Şimdi yeni bir deneme daha başlıyor.
Bu defaki çalışmanın koordinatörü, yeni Meclis Başkanı İsmail Kahraman dört partiye mektup yazarak startı verdi.
Hendek-barikat gerilimi, çatışmalar, özyönetim-özerklik krizi, “bağımsız Kürt devleti” söylemleri, dokunulmazlıkların kaldırılması ve terör eksenli tartışmalarda gerek kendi sorumsuz tavrı, gerekse tahrik ettiği devlet refleksleri sonucu yine hedef haline gelen HDP de buna rağmen sürece dahil edilmiş gibi görünüyor.
Davutoğlu anayasa konulu görüşme turu öncesi bu partiden randevu talebini son gerilimler üzerine iptal etmiş olsa da, Kahraman HDP’ye mektup gönderdi.
Peki, yeni süreçten sonuç çıkar mı?
İlk işaretler yine pek ümit vermiyor.
Herkes “Türkiye artık darbe anayasası ile devam edemez” diyor, ama yeni anayasanın nasıl olması gerektiği noktasında yine bir fikir birliği sağlanabilmiş değil.
Ve görünen o ki, iktidar cenahının bu defa da başkanlık ısrarını öne çıkararak masaya oturmak istemesi, yeni anayasa çalışmalarını bir kez daha akim bırakacak.
Gerçi Davutoğlu ve kurmayları bu konuya Saray kadar asılmaya niyetli değil gibi görünüyor, ama özellikle bu konuda Saray vesayetini aşıp aşamayacakları ciddi bir soru işareti olmaya devam ediyor.
Kimi Saray kalemşörlerinin şimdiden “Gerekirse başkanlık için bir seçim daha yapılır” diye yazıp çizmeye başlamaları, o cenahtaki asıl, olmazsa olmaz ve vazgeçilmez önceliğin illâ başkanlık olduğunu açık bir şekilde gözler önüne serdi bile.
Darbe anayasasından kurtulma gereğini başkanlık dayatmasına teslimiyet şartına bağlamanın demokrasiyle ilgisi ne?
Bu ısrar ülkeye hayır getirir mi?
Üstad: “Bir gemide dokuz cani, bir masum bulunsa, hiçbir kanun-u adaletle o gemi batırılmaz.” Terör operasyonlarında bu ölçü gözetiliyor mu?
PKK terörünü lânetlerken, Numan Kurtulmuş’un ikrarıyla, operasyonlarda yanlış yapan güvenlik görevlerinin marifetlerine de göz yummayalım.
Allah canını koyup terörle savaşan asker ve polislerin yardımcısı olsun; ama bunu ırkçı-sadist emellerine alet edenlerin de belasını versin.