Her fırsatta millî iradeden dem vuran AKP, 7 Haziran seçiminde sandıktan çıkan millî iradeyi tanımadı.
Ve ülkeyi yeniden seçime götürdü.
Demek ki millî irade AKP için, ancak kendisine destek verdiği zaman geçerli.
Aksi halde o iradeyi hazmedemiyor.
Bu tavır diğer konulara da yansıyor.
Meselâ iktidarı destekleyen TV kanallarına verilen RTÜK ve YSK cezalarına Cumhurbaşkanı çok sert tepkiler veriyor.
“Özel TV’lere karışamazsınız” diyor.
Ama cemaat kanallarının hukuk dışı operasyonlarla gasp edilmesine aynı duyarlılığı göstermiyor, tam tersine destek veriyor.
Halbuki onlar da özel televizyon.
Burada hukuk devleti esasları ve demokratlığın gerekleriyle hiçbir şekilde örtüşmeyen bir çifte standart söz konusu.
Demokratikleşme söylemleri dillerden düşmezken uygulamada tam tersi şeylerin yapılması da tam bir yanıltmaca ile karşı karşıya bırakıldığımızı ortaya koyuyor.
Darbecilik suçlamasıyla yargılanan ve bir kısmı hüküm de giyen kişilerin sonradan salıverilip adeta baştacı yapılması ve dahası onlarla ittifak kurulması, bunun çok tipik ve ibretli örneklerinden sadece biri.
2010’da “Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü” söylemleriyle halka sunulan ve yüzde 58’in oyu ile kabul edilen mini anayasa reformunun, bilâhare, yargıyı AKP-statüko ittifakına teslim etmenin aracı olarak kullanılması da.
Keza İç Güvenlik Kanununda jandarma sivil idareye bağlanıyor görüntüsü verilirken, valilerin olağanüstü yetkilerle donatılıp adeta OHAL valilerine dönüştürülmesi de.
Veya YÖK’ün yetkilerinin kısmen üniversitelere devrinden söz edilip, ilke ve inkılaplara ve laikliğe aykırılık suçlaması üniversite kapatma gerekçesi olmaktan çıkarılırken, “ülkenin bölünmez bütünlüğünü koruma” adına, vakıf üniversitelerine el koyup devletleştirme yolunun açılması da.
Bu örneklere bakılınca, aldatma taktiklerinin giderek daha ince ve sofistike yöntemlerle hayata geçirildiği görülüyor.
Lafta demokrasi deniliyor, ama fiiliyatta ters köşeden demokrasiye darbe üstüne darbe indiriliyor. İleri demokrasi denilirken geriye gidiliyor. Peki, nereye kadar?
tweet- Esnafın terörist, gazetecilerin casus diye tutuklandığı ve ülkenin adım adım savaşa sürüklendiği bir gidişata “dur” diyecek birileri yok mu?
* Âşık Bilalî de berzaha göçmüş. Allah rahmet eylesin. Ailesinin ve geride kalanlarının başı sağ olsun.