"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

AKP’nin son durağı: Kızılelmacılık

Kâzım GÜLEÇYÜZ
08 Şubat 2018, Perşembe
Türkiye’de demokrasinin getirildiği nokta, millî iradenin sadece iktidar partisine oy verenlerle tanımlandığı, farklı fikir ve tercihlerin dışlandığı, hattâ daha ötesinde “ihanet”le suçlandığı çok düşündürücü ve vahim bir tabloyu ortaya koyuyor.

Sandıktan çıkan tek parti iktidarı, 16 Nisan paketiyle tek adam rejimini getirdi. 

Bu rejim, son dönemde icad edilip her fırsatta seslendirilen “yerli ve millî” nitelemesi çerçevesinde kurulan “Kızılelma” koalisyonlarıyla pekiştirilmeye çalışılıyor.

İlginç olan, 10 yıl kadar önce gündeme geldiğinde milliyetçi, ulusalcı, Ergenekoncu, Balyozcu, Kemalist marjinal kesimlerle sınırlı kalmış olan bu koalisyonların, gelinen aşamada AKP’yi de içine alması ve bu süreçte MHP’nin önceki dönemde olduğu gibi kilit rol üstlenmesi.

Ve iktidar medyasının “dinci” kanadının başından beri Türkçü bir jargon olarak kullanılan “Kızılelma” tabirine, “Allah’ın nizamını hakim kılmak” gibi anlamlar yükleyip “kudsiyet” kazandırmaya çalışması.

İç ve dış siyasete böyle bir koalisyonun yön vermesi, ülkeyi içeride tekelci, ayrıştırıcı, dışlayıcı, kutuplaştırıcı, farklılıklara ve eleştiriye tahammülsüz, totaliter, baskıcı, dayatmacı ve mütehakkim bir yapıya götürürken, aralarında, yıllarca bu iktidara destek vermiş olanların da bulunduğu geniş kesimler birden düşman ilan edilip insafsızca üzerlerine gidiliyor; dışarıda ise esen rüzgârlara göre değişen konjonktürel savrulmalarla sonu belirsiz ve risklerle dolu maceralara sürükleniyoruz.

Meclis, sorgusuz sualsiz biat anlayışıyla davranan iktidar çoğunluğu ve etkisiz muhalefetiyle fonksiyonunu kaybediyor.

Haricî müdahalelerle bağımsız ve tarafsız olmaktan çıkarılıp ayarı iyice bozulan yargı, adalet yerine mağduriyet üretiyor.

İstihbarat bültenine dönüşen ve sürekli iktidar tetikçiliği yapan medyanın tek taraflı beyin yıkama ve algı operasyonları, toplumu hipnotize ederek sağlıklı düşünemez ve muhakeme edemez hale getiriyor.

Oluşturulan korku ortamı, konuşması gereken ve beklenenleri dahi susturuyor.

İşte böyle bir tabloda hukuk, demokrasi, hürriyet mücadelesi verebilmek çok zor, ama o ölçüde onurlu bir duruşun ifadesi.

Acıları hâlâ yüreğimizi yakan 249 15 Temmuz şehidini masum OHAL mağdurlarına karşı sürekli öne sürenler, 15 Temmuz’dan ve “Evet çıkacak, terör bitecek” dedikleri 16 Nisan’dan bu yana ve son olarak Afrin’de verdiğimiz terör şehitlerinin sayısını niçin açıklamıyor ve perdeliyorlar?

15 Temmuz’dan bu yana terör olaylarında siviller dahil kaç şehit verdik? Bunların ne kadarı 16 Nisan sonrasında şehit oldu? Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında verdiğimiz şehitlerin toplam ve ayrı ayrı sayıları, ÖSO’yu katmadan kaç?

 

Okunma Sayısı: 9182
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    8.2.2018 12:00:34

    Dediğiniz gibi bilhassa yeniden tek başına eski bir iktidar partili siyasetçinin söylediği gibi "kahır oylarıyla"iktidara geldiği tarih olan Kasım 2015'ten bu yana (terör bitecek, huzur gelecek ve fakat şehit gelmeyecekti) ve özellikle her gün Afrin'de etkisiz hale gelen terörist sayısını tek tek veren iktidar cenahı, şehit düşen evlatların gerçek sayısını duyurmaktan niçin imtina ediyor? Halbuki tek parti iktidarı da 16 Nisan Referandumu da ülkenin toplumsal barışı, adaleti ve huzuru yapılmamış mıydı? Peki netice? OHAL! "Efendim 15 Temmuz..." diyenlere diyoruz ki, zaten 15 Temmuz başarılı olsaydı OHAL gelecekti. Halk darbeye izin vermedi ama yine darbecilerin istediği oldu. Meclis ve demokratik hukuk devleti askıya alındığı, korku ve baskı atmosferi oluşturulduğundan nice babayiğitlerin bile cesareti kırılmış olmakla gerçekleri konuşamıyorlar. Ama nereye kadar?

  • Gündüz Alp-2

    8.2.2018 11:30:21

    Bir başka düşündürücü ve ibretlik olay da Sayın Salihoğlu'nun yazısının sonunda dediği gibi "Halkçılar-Türkçüler-Kürtçüler"in yapamadığını "dinci"lerin yapmış olmasıdır. Yâni, halkın "sağdan" kündeye getirilmesi. Müfrit bir ulusalcının "iktidarın kendi mevzilerine gelmiş" olması ve Türk yargısının son elli yılın altın devrini yaşamasından dolayı hayatının en mutlu dönemini yaşaması gibi beyanları bize, aslında, siyasal İslamcıların kendilerine ait bir millet ve ülke projesinin olmadığını,iktidarda kalabilmek uğruna başkalarına ait projeyi kullanabileceklerini söylemektedir. Ki bu da bugün yaşadığımız gayri hukuki, gayri insani ve OHAL gibi antidemokratik bir sistemi netice vermiştir. Çarenin hürriyetçi demokrasi de olduğu söylenip dururken, tek adam tek partide ısrar edilmesinin anlamı nedir? Ve bu tekçi rejim kimin işine yarayacaktır? Her şeye rağmen ümitsiz değiliz.

  • Gündüz Alp

    8.2.2018 11:03:19

    Sayın Güleçyüz, siyasal İslamcı iktidarın "her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldıktan" sonra Turancı-Türkçü ağzı kullanması, tek hedeflerinin iktidara gelmek ve iktidarda kalmak olduğunu gösteriyor. Zira iktidara gelmek için "dinci" iktidarda kalmak için de "Kızılelmacı" olmaları ibretlik ve düşündürücü bir hikâyedir. 2019 yaklaştıkça "yerli ve milli" üzerine kurguladıkları tek adamlık rejimini kolayca tesis etmek için, anap'ın dört eğilimi birleştirme taktiğini kullanarak hedefe kestirmeden varmak istiyorlar. Bir yandan toplumsal barışı, adaleti ve huzuru berhava edecek eylem ve söylemlerde bulunurken, diğer yandan da iktidarda kalabilmek için her türlü koalisyon ve ittifakı yapmakta beis görmüyorlar. İktidarın işine yarasa da ülke yararına olmayan Makyavelist bir politika diyebiliriz. Böyle vahim, düşündürücü ve ibretlik bir tabloya, oluşturulan korku ve baskı iklimi de ilave edilince ortaya, ülkenin geleceği adına pek de iç açıcı bir manzara çıkmamaktadır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı