AKP’yi kuran kadroda ve parti programını hazırlayan ekipte yer almış; AKP hükümetlerinde bakanlık, partide genel başkan yardımcılığı ve parti sözcülüğü gibi önemli görevlerde bulunmuş olan Hüseyin Çelik, evvelâ üç dönem kuralına takılan, sonrasında da iyice dışlanan isimlerden.
Bunun da etkisiyle olsa gerek, son dönemlerdeki çıkışlarıyla ciddî bir muhalefet tavrı ortaya koymaya başladı. Keskin eleştirilerinin adresi özellikle Erdoğan.
Ve yanı sıra Davutoğlu hükümeti.
İktidar ve parti içindeki dar kadroya söz söyleme imkânı kalmadığı için dışarıya seslenme zorunluluğunun ortaya çıktığını ifade eden, o. Eleştirileri sebebiyle o dar kadronun “tuvalet yazıları”ndan çok daha seviyesiz, bayağı ve pespaye hücumlarına maruz kalmaktan şikâyetçi olan da.
Aynı şekilde “1 Mart tezkeresinin yanındaydım” diyen Erdoğan’a cevap veren de.
En çarpıcı ve dikkate değer eleştirilerinden birini ise, ülkenin halihazırda karşı karşıya olduğu temel sorunları beş madde halinde özetlerken yapıyor Çelik:
1. Kutuplaşma. 2. Dış politika allak bullak. 3. Ekonomi iyi değil. 4. Çözüm süreci ve terörle mücadelede gelinen son nokta. 5. “Paralel”le mücadelenin paranoyaya dönüşmesi (Hürriyet, 10.2.16).
Bu maddeleri Twitter’da paylaşlığımızda, haklı olarak, “Çok gecikmiş eleştiriler, Çelik şimdiye kadar neredeydi?” şeklinde tepkiler verenlerin yanı sıra, “Özellikle hukuk ihlalleri ve yargıya müdahale gibi hususları eksik bırakmış” diyenler de oldu.
Ama fazlasıyla gecikmişliğine, eksiklerine ve Çelik’in bunları ancak dışlanıp bir köşeye itildikten sonra ifade etmesine rağmen, bu eleştirilerin iktidar bloku içerisinden gelmiş olması yine de önemli.
Çelik’in partide benzer konumda bulunan Abdullah Gül, Bülent Arınç, Sadullah Ergin ve Nihat Ergün gibi cumhurbaşkanlığı veya bakanlık yapmış önemli isimlerle birlikte hareket ediyor olması da.
Bu beraberlikten, organize bir parti içi muhalefet ve yeni bir siyasî oluşum çıkar mı? Şimdilik buna dair bir işaret yok. Kendileri de bu yönde bir sinyal vermiyor.
Ama siyasette her an herşey olabilir!
91 yaşındaki Erzurumlu hayırseveri, evini basıp hasta yatağında derdest etmeye kalkacak boyuta varan zulmü Kahhar-ı Zülcelale havale ederiz.
Sahte isim ve resimlerin ardına sığınıp bel altı vuruş yapan; birinin işi bitince diğeri sahneye sürülen alçaklar güruhu da Kahhar’a havale.