7 Haziran’da yeni hedef olan başkanlık yolunu açacak bir sonuç beklerken 13 yıllık tek başına iktidar konforunu kaybetmiş olmanın şoku ve sıkıntısı, AKP’yi 1 Kasım’da yeni bir seçimle durumu kurtarma arayışına itti.
Ülkeyi seçime yine kendi iktidarında götürmek için de her türlü taktiğe başvurdu.
Seçim sonuçları belli olup Meclis Başkanı seçildikten ve Başkanlık Divanı oluştuktan sonra başlayan 45 günlük anayasal süreyi, kamuoyuna koalisyon müzakereleri olarak sunulan, ama gerçekte vakit geçirme ve oyalama amaçlı olduğu anlaşılan sonuçsuz görüşmelerle geçirdi.
Sonra, CHP ve MHP katılmadığı için, onların kontenjanını, bazıları atama öncesi partiden istifa edip “bağımsız” oluveren, bir kısmı bürokrasiden veya diğer partilerden alınan isimlerle doldurduğu, HDP’ye de işlevini kaybetmiş iki bakanlık verdiği bir seçim hükümeti kurdu.
HDP’lilerin hükümette yer almasının sorumluluğunu CHP ile MHP’ye yüklerken, Yalçın Topçu ile BBP’lilere “selâm” çaktı.
Aynı şeyi Tuğrul Türkeş’le MHP’lilere de yapmak istedi, ama göründüğü kadarıyla, bu atraksiyon işe yaramadı, aksine geri tepti.
Niyet baştan beri “tekrar seçim”di. Yandaş anket şirketlerinin “Seçmen sonuçtan hiç memnun değil ve pişman, seçim yenilendiği takdirde yine AKP’ye oy verecek” mesajıyla sunduğu “oy artışı” tabloları da bu istikamette partiye “gaz” verdi.
Ne var ki, süreç ilerledikçe yandaş medyaya da yansıyan yeni araştırmaların sonuçlarına göre, AKP için öngörülen oy artışı tek başına iktidara yine kâfi gelmeyecek.
Böylece, parti içerisinde dahi seslendirilen “Erken seçim bizim için risk ve kumar” değerlendirmesinin isabeti ortaya çıkıyor.
Buna karşılık, artık dönülmez bir yola giren AKP, her geçen gün daha belirgin şekilde görülüp hissedilen bir telâş içinde, her yola tevessül ediyor. Evvelce aşağılayıp küçümsediği partilerle ittifak arayışına girmesi de bunun güncel örneklerinden.
1 Kasım seçiminden yine tek başına iktidar olarak çıkacağına gerçekten inanan bir parti neden meselâ SP ile ittifaka ihtiyaç duysun ve dahası gayri ahlakî tekliflerle DP’yi “satın alma” girişiminde bulunsun?
Belli ki, iç ahenk ve bütünlüğü de iyice bozulan AKP’de 1 Kasım telâşı giderek büyüyor.
tweet 1- Aytimur Ağabeyden yine mektup: Üstada göre risale neşriyatı resmî şekle sokulamaz ve sıhhatine dikkat etmek şartıyla isteyen neşredebilir.
tweet 2- Aytimur Ağabey son mektubunu Cumhurbaşkanına, Başbakana, Diyanet İşleri Başkanına, Meclis Başkanına ve Kültür Bakanına göndermiş.
tweet 3- Aytimur Ağabeyin şimdi söylediğini Yeni Asya başından beri ifade ediyordu. Ama bazıları anlamadı, anlamak istemedi ve böyleleri hâlâ var...