Dün aktardığımız 14 sene önceki yazımızda ifade edildiği gibi, Erdoğan Başbakanlığının ilk döneminde bir ticarî şirketin ortağıydı. Daha açık bir ifadeyle belirtirsek, “Ülker’in bayisi” idi.
Bu durum yoğun eleştirilere konu olunca şirketteki payını elden çıkarıp devretti.
Böylece konu gündemden düştü.
Ancak sonraki süreçte aile efradının ticarî ilişkileriyle ilgili tartışmalar başladı.
Meselâ oğullarından birinin gemi taşımacılığı yapması bir ara çok konuşuldu.
Erdoğan’ın eleştirilere cevap verirken kullandığı “gemicik” lâfı da hayli tartışıldı.
Ne var ki, zaman içinde konu gündemden düşürülerek unutulmaya terk edildi.
Belki alttan alta fısıltı gazetesine konu olmaya devam etse de, artık kamuoyu gündeminde yıllardır böyle bir mesele yok.
Buna karşılık, Cumhurbaşkanının eşiyle ilgili olarak dillendirilen bazı iddialar var.
Hatta bir ara bizzat Erdoğan’ın kendisi bunları “yalanlama” babında seslendirdi.
“Böyle diyorlar, inanmayın” diyerek.
Erdoğan’ın diğer oğlu da çok büyük paraların döndüğü TÜRGEV’in başında olması hasebiyle sık sık gündeme getiriliyor.
Daha ziyade öğrenci yurtları inşasında adı geçen bu kuruluş gerçi bir ticarî firma değil, ancak arsa-bina tahsisleri ve yüklü bağışlar sebebiyle mercek altında.
Ve son günlerde CHP liderinin gündeme taşıdığı ve iktidarın “sahte, yalan, iftira” tepkisine konu olan, Erdoğan’ın ise “şirket satışı” ile açıkladığı milyon dolarlık para hareketleri yoğun bir şekilde tartışılıyor.
Bu transferlerin, CHP’nin iddia ettiği gibi yurt dışına, adı geçen “vergi cenneti” adaya mı yapıldığı, yoksa iktidar cenahının söylediği üzere ülke içinde mi gerçekleştiği tartışmaları bir yana, işin esas üzerinde durulması gereken yönü herhalde şu olsa gerek:
Anlaşılıyor ki, Cumhurbaşkanının aile efradı ve yakın çevresi, milyonlarca dolarlık ticarî işlerin içinde. Peki, bu “başarı”yı kendi hüner ve becerileriyle mi elde ettiler?!
Sonuç olarak, geçmişteki benzerleri gibi bu yaşananlar da, çocuklarını ticaret yapmaktan men eden merhum Menderes’in gösterdiği titizlik ve hassasiyetin ne kadar haklı ve isabetli; hilâfına davranmanın da ne denli sıkıntılı olduğunu ortaya koyuyor.
***
- Aylardır tekrarlanan “Deliller toplanamadı” gerekçesiyle ve her defasında farklı imzalarla verilen “tahliye talebinin reddi ve tutukluluğa devam” kararları hem mağduriyetleri katmerliyor, hem de zaten dibe vurmuş olan “yargıya güven”i iyice sıfırlıyor. Artık yeter!!!
- OHAL Uygulamaları ve İnsan Hakları paneli - http://www.yeniasya.com.tr/video/ohal-uygulamalari-ve-insan-haklari-paneli_447881