Kalkışma sonrasında devletin bütün kurumlarına ve özel kesime yönelik olarak on binlerce kişilik listelerle başlatılan tasfiyeler, görevden almalar, gözaltı ve tutuklamalar bütün hızıyla devam ediyor.
Bu durumun olağanüstülüğü içeride “Darbeyi püskürttük, demokrasi nöbetini sürdürüyoruz, hain darbecilerden hesap sorulacak” gibi söylemlerde ifadesini bulan psikolojiyle kitlelerce pek fark edilmese de, gözaltı dalgaları genişledikçe “Ne oluyoruz?” diye sorulmaya başlanıyor.
Dışarıda ise, özellikle Türkiye’yi yakın takip altında tutmaya devam eden AB mahfilleri, kaygılarını her geçen gün daha yüksek sesle ifade etmeye başlıyorlar. İktidarın buna “Darbeden mi, demokrasiden mi yanasınız?” sualiyle verdiği karşılık, OHAL uygulamalarıyla hak ve özgürlük ihlâlleri arttıkça zemin kaybedip zayıflıyor.
Bu suale “Darbe girişimine tepkimizi ilk andan itibaren en sert şekilde verdik” diye mukabele eden Brüksel, “Ama sonrasındaki tasfiyelerin rövanş ve cadı avına dönüşmesinden endişe ediyoruz” diyor.
Tasfiye operasyonlarına muhatap olan on binlerce kişinin içinde yüksek yargı üyelerinden hakim ve savcılara, akademisyenlerden öğretmenlere, farklı kurumlarda görev yapan bürokratlardan gazetecilere kadar her kesimden insanların bulunması, iddia edildiği gibi “darbeci bir örgütün kanser gibi her yere sirayet etmesi”nin mi bir sonucu, yoksa bütün muhalifleri tasfiye stratejisinin mi?
Tasfiyelerin bu kadar geniş tutulması ister istemez ikinci şıkkı ağır bastırıyor.
Bu hengâmede, özellikle soruşturmaları yürüten hakim ve savcıların hiç hatırdan çıkarmamaları gereken bazı temel prensipleri vurgulamakta fayda görüyoruz.
Anayasanın ilgili maddelerinden:
36: Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile âdil yargılanma hakkına sahiptir. 38: Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz. Ceza sorumluluğu şahsîdir. 138: Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, mahkeme ve hâkimlere emir ve talimat veremez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. 139: Hâkim ve savcılar azlolunamaz. 140: Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.
Âdil yargılanma hakkının bir gereği de savunma hakkıdır. Son süreçte bu haklar iyice “buharlaştı.” Suçlananlar ne diyor, kulak veren yok...
Ergenekon ve Balyoz davalarının fiyaskoyla bitmesinde büyük payı olan adlî hatalar şimdi de tekrarlanırsa, hukuka güven iyice ortadan kalkar.
Müfterilerle bu dünyada da, mahkeme-i kübrada da hesaplaşacağız - YENİ ASYA http://www.yeniasya.com.tr/video/yeni-asya-nin-son-surecteki-durusu_405541 … @yeniasya aracılığıyla