Abdülkadir Badıllı Ağabey, ilki 1953 yılında olmak üzere Üstadı müteaddit defalar ziyaret etmiş, sohbetine ve iltifatlarına nail olmuş, koyunlarını satıp onların parasıyla teksir makinası alarak risalelerin daha fazla çoğaltılmasına katkıda bulunmuş bir son şahit ve gayretli bir hizmet emektarıydı.
Çok genç yaşta bir “mürşid-i kâmil” ararken haberdar olduğu Üstadla tanıştıktan sonra hayatını Risale-i Nur hizmetine vakfetmişti.
Kendisine has tarz ve üslûbu ile risale eksenli ilmî eserler hazırlamış ve yayınlamıştı.
Orijinal belgelere dayalı olarak kaleme aldığı Mufassal Tarihçe-i Hayat, Risale-i Nur’un Kudsî Kaynakları gibi eserleri bunlardandı.
Eski Said eserlerini Âsâr-ı Bedîiyye adıyla Osmanlıca olarak ilk yayınlayan ve İşaratü’l-İ’caz, Mesnevî-i Nuriye gibi eserlerin Arapça orijinallerini Beyrut’ta bastıran da yine o idi.
Bu eserlerinden dolayı Harran Üniversitesi tarafından fahrî doktora ünvanıyla taltif edildi.
Üstadı ve Risale-i Nur’u hedef alan hücumlara hiçbir zaman sessiz kalmadı, ilmî delillere dayanan ciddî ve susturucu cevaplar verdi.
Tahşiyecilere yazdığı reddiye bunlardandı.
1993-4 yıllarında Yeni Asya’da da yazdı.
“İslam Kardeşliği İçinde Türk-Kürt ilişkisi” adlı çalışması önce gazetede tefrika edildi, bilahare Yeni Asya Neşriyat tarafından kitaplaştırıldı. Ve gazetede haftalık yazıları çıktı.
2009 Mayıs’ında Konya Temsilciliğimizin düzenlediği “ittihad-ı İslam” konulu programdaki selamlama konuşmasında muhabbet ve ittifakın önemine vurgu yaptığını hatırlıyoruz.
Sonraki süreçte bilhassa değişik siyasî mülâhazalarla gazeteyi eleştirdiğini de biliyoruz.
Keza Risale-i Nur’a getirilen bandrol engeline diğer ağabeyler gibi hüsnüzanla yaklaştığını, hattâ bu görüşlerini, Yeni Asya’nın sorularına verdiği cevaplarda dile getirdiğini de.
Bandrol engelini devlet tekelinin izlediği süreçte rahatsızlığı ağırlaştı ve gidişatın seyrini takip edemez hale geldi. Ama yoğun bakıma alındığı halde iken bile, evvelce bahsettiğimiz çete, bir önceki beş imzalı “ağabeyler bildirisi”ne onun adını da koyarak yine istismar etti.
Bütün bunlar bir tarafa, biz Badıllı Ağabeyi, geride bıraktığı son derece değerli eserleri, paha biçilmez orijinal belge ve hatıraları barındıran arşivi ve hizmet tarihinde derin izler bırakan çalışmaları ile, hayırla yad ediyoruz.
Eserleriyle arşivinin en iyi şekilde korunarak yeni nesillere intikal ettirilmesini diliyor ve tekrar “Ruhu şad, mekânı Cennet olsun” diyoruz.
tweet- Bu derece ağır saldırılara hedef olunurken dahi yine Bediüzzaman'ın tavır ve duruşu örnek alınarak itidal ve hakkaniyet elden bırakılmamalı.