2008’de Yrd. Doç. Dr. İsmail Ermağan’ın sorularına cevaplarımız.
Dünden devam:
Türkiye’de AB şüpheciliğini sizce nasıl tanımlayabiliriz? İçerik ve göstergeleri neler?
AB şüpheciliği Kıbrıs, millî devlet, bağımsızlık, hükümranlık, iç işlerine müdahale ettirmeme, Türklüğü koruma, ihtilâl anayasasına dokundurtmama, laiklik gibi başlıkların arkasına gizlenerek, AB süreciyle birlikte gelen demokratikleşme, açılım ve değişim sürecini engelleme tavrında kendisini gösteriyor. Sıraladığımız ve başka da birçok örneği bulunan başlıkların her biri, değişimi engelleme amaçlı “mevzi savaşları”na sahne oluyor. “Kıbrıs elden gidiyor, millî devlet çöküyor, bağımsızlığımız tehlikede, iç işlerimize karışıyorlar, bizi yine sömürge yapacaklar, cumhuriyetin temel nitelikleri tehdit altında” gibi “hamaset” yüklü söylemlerle yürütülen direniş, öyle görünüyor ki, bundan sonraki süreçte de aynı şekilde devam edecek.
Bu direnişi aşıp Türkiye’yi Avrupa standartlarında bir demokrasiyi ve hukuk devletini başarmış, özgüvenini bu başarıyla pekiştirmiş bir ülke haline gelebilmek için, hukuka, demokrasiye ve bu yöndeki değişimin gerekliliğine samimiyetle inanan siyasî kadroların, gerekli kamuoyu desteğini de oluşturup arkalarına alarak, kararlı bir şekilde reform sürecini devam ettirmeleri gerekiyor. Kararlılıkla gerçekleştirilerek ve arkasında durulup uygulamaya yansıtılacak her bir reform, statükonun direnişini biraz daha zayıflatacak ve bir sonraki reform adımı için gerekli motivasyonu sağlayacaktır. Bunun için, Türkiye’nin AB’deki yerini alması gerektiğini düşünen Avrupalıların da, bizdeki reform ve değişim yanlılarını cesaretlendirip yüreklendirecek ve teşvik edecek sürekli bir desteğine ihtiyaç vardır.
Konjonktüre göre “artan-azalan” AB şüpheciliğini AB karşıtlığı ile karşılaştırsak nasıl değerlendirirsiniz? Bu birliktelikler “müdafaa-i vatan“ mı, yoksa “akıl tutulması“ mı?
İçlerinde bu beraberliğin ortak zeminini “vatan savunması” olarak görenler olabilir; ama temeldeki etken, baştan beri anlatmaya çalıştığımız ve mensuplarını imtiyazlı kılan statükoyu birlikte koruma amacı. Onun için, siyaset yelpazesinin farklı yerlerinde duruyor gibi görünen partilerin ve birbiriyle çatışıyor görüntüsü veren kesimlerin AB ve demokratikleşme karşıtı bir cephede buluşmalarında şaşılacak birşey yok. Asıl mesele AB karşıtlığının gerisinde yatan demokrasi karşıtlığı. Bunu açıktan söyleyemiyor, birtakım “millî mesele”lerin arkasına sığınarak Türkiye’nin demokratikleşmesini engellemeye çalışıyorlar. Çünkü demokrasi ne kadar gelişirse, kendilerinin güç ve imtiyazları o ölçüde azalacak; şeffaflıktan uzak kapalı devlet yapılanması içindeki karanlık çıkar ilişkileri de gün yüzüne çıkarak son bulacak.
Yarın: Müslüman ve Hıristiyanlar ittifak etmeli