Erdoğan önceki hafta yaptığı altı saatlik Moskova ziyaretiyle ilgili soruları cevaplarken “Putin’e ‘Zaman zaman bize takılıyorsun. ‘AB’de ne işin var?’ diyorsun. O zaman ben de şimdi size takılayım. ‘Hadi gelin, bizi Şangay Beşlisine dahil edin, biz de AB’yi gözden çıkaralım’ şeklinde bir lâtife yaptım” demişti.
(Şanghay Beşlisi olarak anılan ve Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın katılımıyla kurulan işbirliği örgütünün üye sayısı, daha sonra Özbekistan’ın da girmesiyle altıya çıktı. Örgüt, üyelerinin güvenlik, ekonomi ve kültür alanlarında işbirliği yapmalarını öngörüyor.)
Başbakan daha önce de benzer bir “lâtife”yi, 3 Kasım 2002 seçiminden sonra kendisini Washington’a davet eden eski ABD Başkanı Bush’a yapmış, “AB olmazsa bizi NAFTA’ya alın” demişti. (NAFTA, Amerika’nın, sınır komşuları Meksika ve Kanada ile kurduğu ticarî ortaklık.)
NAFTA olmayınca Şanghay Beşlisi veya Altılısına mı ibreyi çeviriyor Başbakan? Peki, yarım asır önce adaylık başvurusu yapıp sonraki süreçte bu müracaatımızı yenilediğimiz, 1999’dan beri resmen adayı olduğumuz ve 2005’ten bu yana da üyelik müzakerelerini sürdürdüğümüz AB varken diğer birliklere yönelmenin anlamı ne?
NAFTA dünyanın öbür ucunda, okyanus ötesinde ABD’nin patronajıyla çalışan bir örgüt. Şanghay Beşlisi de, bir anlamda NAFTA’nın Asya versiyonu. Lokomotif ülkeleri ise Rusya ve Çin. Diğerleri daha ziyade dolgu malzemesi gibi. (Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’la Türk zirveleri ve ECO; Tacikistan’la yine ECO kapsamında özel ilişkilerimiz vardı, ama son dönemde bunlar önemli ölçüde tavsadı ve zayıfladı. Rusya ve diğer üye ülkelerle Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü çerçevesindeki ilişkilerimiz de öyle.)
Peki, Türkiye’nin Şanghay Beşlisinde işi ne?
Bir de beş Güney Amerika ülkesinin (Brezilya, Arjantin, Uruguay, Paraguay ve Şili) kurduğu MERCOSUR var ki, o da dünya ticaretinde NAFTA ve AB’den sonra üçüncü sırada geliyor. Ama nedense Erdoğan şimdiye kadar oraya da dahil olma isteğini “lâtife konusu” yapmadı. (Devamı yarına).
Seçim öncesi “İsrail’i seviyorum” deyip Kudüs’ü “ebedî Yahudi başkenti” ilan eden Trump, İsrail-Filistin barışını Yahudi damadına ihale etti.
Ezan yasakçısı Netanyahu: “Trump’ın Müslümanlara yönelik sözlerini reddediyoruz. Bütün dinlere saygı gösteriyoruz.” Buyurun, buradan yakın.