"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

7 yıl önceki bir Suriye yazımız

Kâzım GÜLEÇYÜZ
03 Şubat 2018, Cumartesi
Suriye için 25.3.11’de çıkan yazımız:

Otobüsümüz Şam’a doğru yol alırken, kongre katılımcılarından, yol arkadaşımız Müfit Yüksel, Suriye’de de olayların patlak verdiğini ve ölenler olduğunu bildirdi.

Ertesi gün Emevî Camii’ni ziyaretimizde karşılaştığımız Hataylı okurlarımız, söz konusu hadiselerin orada Cuma hutbesi okunurken cereyan ettiğini, güvenlik güçlerinin protestoculara çok sert karşılık verdiğini, her bir eylemciye neredeyse on polisin müdahale ettiğini ve olup bitenlere anbean bizzat şahit olduklarını anlattılar.

Dönüş yolunda da, bu defa ülkenin güneyinde çatışmalar yaşandığının haberini aldık. Bunlar da, bir gün önce ölenlerin cenazesinde çıkmıştı.

Tunus’ta başlayıp Mısır’da devam eden, Yemen ve Bahreyn gibi ülkeleri etkileyen ve kanlı çatışmalarla Libya’ya sıçrayan karışıklıkların Suriye’ye sirayet etmesi, beklenen bir gelişmeydi.

Acaba son olaylar bunun ön işaret ve habercisi olabilir mi; şimdilik birşey söyleyebilmek zor.

Temennîmiz, diğer İslâm ülkelerinin de, Suriye’nin de, baskıcı yönetimlerden demokrasiye barışçı yöntemlerle geçmesi ve bu sürecin masum insanlara zarar vermeden tamamlanması.

Aslında Suriye, Beşşar Esad’ın başa geçmesinden beri bu sürecin sancılarını yaşıyor. Esad’ın, babasından hayli farklı ve ılımlı imajıyla bu değişim için gayret gösterdiği, ama derinlere kök salmış sistemden kaynaklanan engelleri aşma hususunda ciddî şekilde zorlandığı ifade ediliyor.

Esad, pusuda ve tetikte bekleyen derin güçlerle, değişim gereğinin arasında sıkışmış vaziyette.

Bir tarafta, Hama’daki İhvan-ı Müslimîn katliâmı gibi inanılmaz vahşet örneklerine imza atmış olan Rıfat Esad gibilerin fırsat kollayan sinsi bekleyişleri; diğer tarafta demokrasi, hukuk ve özgürlük gibi değerlere hasret Suriye halkı...

Esad’ın bu ikilemden kurtulup kendisini de, halkı da rahatlatabilmesi, statükoyu zayıflatacak açılım ve reformları başarmasına bağlı. Bunu yapamazsa, nerede ne zaman nüksedeceği belli olmayan öfke patlamaları, şu an için öngörülemeyen sıkıntılı sonuçları beraberinde getirebilir. (...)

Mâlûm, Başbakanın Suriye Cumhurbaşkanı ile sık sık verdiği “çok samimî” görüntüler var. Son dönemdeki “vizeleri kaldırma” sürecinin ilk adımı da Suriye ile atılmış ve ayrıca iki ülke arasında ortak kabine toplantıları dahi başlatılmıştı.

Aradaki yakınlık bu derece gelişmişken, yarın Suriye iç karışıklıklarla sarsılan bir ülke haline gelirse, Türkiye’nin durumu da sıkıntıya girer. (...)

Tabiî, gönül arzu eder ki, iki ülke halkı arasında yıllardır hasreti çekilen kucaklaşma yolunda çok sevindirici ve ümit verici noktalara gelinmişken, bu süreç, kanlı çatışmalar ve iç kargaşalarla kesintiye uğratılmasın ve sabote edilmesin.

Ve Suriye, baskı rejiminin biriktirdiği sorunları kansız, kavgasız, barışçı bir süreçle aşabilsin.

Sonuç olarak, her halükârda Bediüzzaman’ın “Eski hal muhal; ya yeni hal, ya izmihlâl” sözünde ifadesini bulan o çok müthiş ve çarpıcı gerçek, Suriye için de geçerli. Değişim, bu ülke için de kaçınılmaz bir gereklilik. Bu değişimin olumlu çizgide doğru bir hedef istikametinde yönetilmesi ise, idarecilerin göstereceği basirete bağlı. 

Şam gezimiz sürerken Batılı güçlerin operasyonuna hedef olan Libya’da olup bitenler, hem Suriye, hem de diğer Arap ülkeleri için yeni ibret dersleriyle dolu. Hiçbir lider, koltuğunu bırakmamak için kendi halkına katliâm yapmakta bir beis görmeyen Kaddafi’nin; hiçbir ülke de halihazırdaki Libya’nın durumuna düşmemeli.

Üstad: Acaba bir adam kardeşinin günahıyla Hak nazarında mes’ul olmadığı halde, nasıl oluyor ki, bir karyenin (köyün) veya bir cemaatin binlerle masumları, bir mahallede bulunan bir serkeş adamın isyanıyla, hiç münasebet olmadığı halde mes’ul, belki ifna ediliyor?

Okunma Sayısı: 5754
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-2

    3.2.2018 16:30:07

    Suriye'de Esad rejimi emperyal güçlerin hevesini kursağında bırakacak ve oyunlarını bozacak bir basiret ve öngörüyle, daha baştan hürriyetçi demokrasiye geçişin önünü açmış ve dost ve komşularıyla bu konuda ciddi diyalog ve ittifaklar tesis etmiş olsaydı herhalde Suriye bugün çok daha farklı yerde olurdu. Fakat maalesef tahrik ve tefrika politikasının tuzağına düşen Suriye ve biz, dün dost iken bugün düşman iki kardeş ve komşu ülkeler haline getirildik. Bütün bunlar birer netice ise(ki öyledir), bunu netice veren dış politikaların bir daha ve acilen gözden geçirilmesi gerekir. Yanlışta ısrar edilmesi halinde her iki ülke halkları arasında nesilden nesile sürecek fitne ve düşmanlık tohumları ekilmiş olur ki, zaten emperyal güçlerin istedikleri de budur. Bu oyunu bozmak da zor değildir. Başta iyi niyet, irade ve azim gelmektedir. Ülke menfaatlerini saltanat ve iktidar menfaatlerinin önünde ve üstünde görelim yeter.

  • Gündüz Alp

    3.2.2018 16:14:56

    Suriye ile Türkiye'nin "ortak kabine toplantıları dahi başlatılmıştı" denen bir süreçten bugünkü kavgalı tabloya gelmesinin asıl sebepleri ne olabilir? Bunun çok iyi tahlil edilmesi gerekir. Karşılıklı suçlamalarla ve hele bir ülkenin egemenlik haklarına zarar verecek tarzda bir yaklaşımla sorunları çözmeye çalışmak bugünkü dünyada çok da mümkün görünmemektedir. Suriye'yi bataklık haline getiren emperyal güçlerin tefrika planlarını önceden öngörebilecek vizyona sahip bir hariciyemiz olsaydı herhalde mesele bu noktaya gelmezdi, diye düşünüyorum. Bir ülkenin başkentinde cuma namazı kılmak düşüncesi ve beyanı, olsa olsa emperyal güçlerin ekmeğine yağ sürecek ve ellerine koz verecek bir siyaset tarzı ve yaklaşımı olsa gerek. Barış esas savaş istisnadır. Elbette Suriye'nin Baascı baskı rejiminin ve muhaberat devletinin ülkenin şu vahim hali yaşamasında büyük payı vardır. Hürriyetçi demokrasi dışında bir sistemle yönetilen bütün ülkelerde Suriye benzeri tablonun yaşanılması kaçınılmazdır.

  • HÜSEYİN İLHAN

    3.2.2018 09:16:23

    Ta başından beri İSLAM DİNİ MENSUBU ve MÜSLÜMANA yakışan ikazları yapmışsınız.Ancak SİYASETİN KİRLİ LEĞENİNDE YIKANANLARIN temiz işlere adım atması zor.üLKEMİZDE BİR HADİSE VUKUBULDUĞUNDA yedidüvel DİYE NUTUK ATANLARIN BİRDENBİRE ortak kabine toplantısından,vizeyi ilk kaldırdıkları ülke konumundan HELE HELE tel örgüleri kaldırıp İKİ ÜLKE ARASINDA SIMSICAK HAVAYI BAŞLATANLARIN KİM VE KİMLERİN AKLIYLA BUGÜNLERE ÇANAK TUTTUKLARI AŞİKARDIR. YAHUDİ CESARET ÖDÜLÜ verilmesi boş ve boşuna olmadığı teyit edilmiştiir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı