"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

52’den 41’e

Kâzım GÜLEÇYÜZ
30 Haziran 2015, Salı
Yakın dönemde oy yüzdelerini yanlış mesajlar vermek için kullanan siyasetçilerin başında Erdoğan geliyor.

Gezi olayları sırasında sarf ettiği “Yüzde 50’yi evinde zor tutuyorum” sözü, bunun kolektif hafızada çok derin ve olumsuz izler bırakan en kötü ve talihsiz örneklerinden biri.

Hele o dönemde mutedil ve yatıştırıcı bir tavır takınması son derece önemli olan sorumlu mevkideki bir insanın böylesine provokatif bir dil kullanmasının hiçbir izahı yok.

Erdoğan, 7 Haziran seçiminden sonra da, 10 Ağustos’ta aldığı oyları hatırlatarak, “Yüzde 52’nin iradesine saygı gösterilmeli” dedi.

Oysa yine gayri âdil ve haksız rekabet ortamında yapılmış bir seçim olmasına rağmen, çıkan sonuca hiç kimsenin bir itirazı olmadı.

Yüzde 52’nin irade ve tercihine saygısızlık ifade eden bir tavır ve söylem de gözlenmedi.

Ama bizzat Erdoğan seçildikten sonraki uygulamaları ile, kendi konum ve duruşunu tartışılır hale getirdi. Milletin tümünün birliğini temsil eden bir makamda bulunmasına rağmen, açık ve fâhiş bir şekilde “taraf” oldu.

Seçim sürecinde, masrafı örtülü ödenekten karşılanan mitinglerle meydanlara indi.

Adını vermeden AKP’ye oy isterken, muhalefet partileriyle de keskin polemiklere girdi.

Ve seçimde AKP’nin oyu yüzde 41’in altına düştü. Bu sonucu, AKP’deki gerileme ve kaybın bir tezahürü olarak görmenin yanı sıra, seçim sürecinde canhıraş bir çaba gösteren Erdoğan’ın arkasındaki yüzde 52’nin geldiği nokta olarak da yorumlamak yanlış olur mu?

Buna rağmen Erdoğan için bir meşruiyet tartışması açılmış değil. Ama deniyor ki: Artık siyaset  arenasında taraf olmaktan çıksın.

Ne var ki, fanatik taraftarlar böyle diyenlere karşı hemen hücuma geçiyorlar: “Üst akılın yönlendirdiği komplocular yine iş başında. Hedefleri Erdoğansızlaştırılmış Türkiye.”

Ne alâkası var? Erdoğan yerinde duruyor. Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı olarak, gerektiğinde kullanacağı yetkileri de ortada.

Ama problem, şimdiye kadar o yetkilerin, hiç gerekmediği hallerde ve cumhurbaşkanlığı makamını da tartışılır hale getiren ötekileştirici, kamplaştırıcı tavırlarla kullanılması.

Oysa 7 Haziran’da sandıktan çıkan siyaset ve Meclis tablosu, diplomatik hamlelerle kriz ve gerginlikleri giderip yatıştıracak, birleştirici, kucaklayıcı bir cumhurbaşkanına duyulan ihtiyacı çok daha fazla arttırmış durumda.

Saray ve ekibi bunun farkında mı?

Okunma Sayısı: 2753
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    30.6.2015 18:02:57

    Asıl mesele şu;RTE C.Başkanı oldum diye kendi inanıyormuu,yoksa hala ben AKP nin lideri,tek söz sahibiyim mi diyor.Şahsen RTE nin seçildiği makamın altın ufalanıp gittiğini görüyor,makamın ağırlığı altında tozlaşıp yokolmada son sürat hızla ilerlediğini görüyorum.MAĞRURLUK,ENE,KİBİR deryasına öyle dalmış-batmış ki yakınlarındakilerin ikazlarıda uyandıramıyor.Kendi düşen ağlamazmış,hele hele RİSALEİ NURLARA İLİŞİP çarpılan olunca dağılma,yokolmanın önüne geçmek mümkün değildir.

  • vefa umurca

    30.6.2015 16:50:10

    boşverin ağabey, bunlar testiyi kırmış durumdalar. suların durulmasını gerektirecek hamleyi artık yapamazlar. ancak ve ancak saldırganlık ve gereksiz insan kanı dökerek. bir yere varırlar ki bu kanda hep Müslüman kanı olmakta ne acı değilmi. orda çin katlederken ses soluk yok bir iki hapşırık, aksırık. hey yavrum heyyyy. van munüt bile diyemiyor çünkü danışıklı dövüş yok. önce çinlilerle anlaşır sonra van munüt der.onu bekliyor.

  • Mustafa BİTER

    30.6.2015 11:10:14

    Dün binecek üç tekerlekli bisikleti olmayanların bugün 4x4'e binmeleri,dün iki göz gecekondusu olmayanların bugün boğazda villalarda yaşamaları,dün simit-ayrana şükredenlerin bugün sarayları aratacak sofralarda iftar yapmalarının vel-i nimeti olanlara kayıtsız-şartsız biat etmeleri,söylenen her harfe refleks göstermeleri kadar tabi ne olabilir ki...Tarihe şöyle bir bakarsanız Osmanlının son yüzyılına ve diğer krallıklara,imparatorluklara bakarsanız hep aynı manzarayla karşılaşırsınız...Öyle şartlı bir refklekstir ki bu , siz ayet'ten,hadisten örnekler verseniz, hatta sahabeleri örnek gösterseniz aynı itirazla karşılaşırsınız...Hatta Risale-i Nurlardan örneklere verin bakın bakalım Risale-i Nur Filozofları (!) size nasıl tepki gösteriyorlar... Allah kimseyi bu haller düşürmesin..

  • Emir Mustafaoğlu

    30.6.2015 10:34:08

    Idrak yolları enfeksiyonu

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı