"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

28 Şubat’tan beter

Kâzım GÜLEÇYÜZ
20 Haziran 2017, Salı
Pazar günü tekrar yayınladığımız 2.10.10 tarihli ve “Üniformasız DGM’ler başlıklı yazımızın sonunu ufak bir rötuşla bir kez daha aktaralım: “Önce ‘anarşist’leri, sonra dindarları, üniformasız ACM formatıyla da Ergenekonculuk ve darbecilikle suçlananları yargılayan DGM’ler âcilen ciddî bir neşter bekliyor. Hukuk ve adalet adına.”

Yegâne gerekçesi terör olan 12 Eylül’den sonra “terörle daha seri ve etkin mücadele” iddiasıyla anayasaya konulan devlet güvenlik mahkemelerinde güya teröristler yargılandı, ama PKK palazlandı.

28 Şubat’ta aynı mahkemeler “terörden daha tehlikeli bir iç tehdit” olarak gösterilen “irtica” ile mücadele kapsamında dindarlara karşı kullanıldı. Bu çerçevede Yeni Asya’nın üzerine gelindi ve Mehmet Kutlular DGM kararıyla tam 276 gün hapis yattı.

AKP iktidarında AB’nin ısrarlı talep ve takibiyle DGM’ler kaldırılıp yerine özel yetkili ağır ceza mahkemeleri (ACM’ler) ikame edildi. Ama Abdullah Gül’ün ifadesiyle bunlar DGM’lerin üniformasız versiyonu idi.

Ergenekon, Balyoz gibi davalarda imza atılan ve davaların özünü de sakatlayan ağır hukuk ihlalleri bunların marifetiydi.

Şimdi aynı şey f.ö davalarında tekrarlanıyor. Üstelik çok daha ileri boyutlarda.

Alabildiğine keyfî ve uzun tutuklamalar; masumiyet karinesi ile suç ve cezanın şahsîliği ilkelerini, savunma ve âdil yargılanma haklarını “iplemeyen” tavırlar...

28 Şubat’ta çıkarıldığımız DGM’lerde bizzat şahit olduğumuz bazı hallerin şimdi ağır cezalarda çok daha katmerli şekilde devam ettiğini Nur’un davasında gördük.

İfade ve savunmaları kaale bile almayan bir duyarsızlık ve lâkaydlık; sağlam ve haklı gerekçelere dayandırılan tahliye taleplerinin her celsede tekrarlanan klişe gerekçelerle reddedilmesi; yargılanan kişiye muhatabiyetteki özensizlik; mütalâa ve kararların neredeyse işitilmeyecek derecede düşük ses tonlarıyla açıklanmasının açığa vurduğu tedirgin ve “mahcup” ruh hali, dikkatle izleyenlere çok şey anlatıyor.

Bu sürecin 28 Şubat’tan bir farkı: O süreçte çok yargılandık ve mahkûmiyetler de aldık, ama hiç tutuklanmadık. Şimdiyse tutuklamalarla peşin ceza kesiliyor.

AKP eliyle getirildiğimiz yer burası...

***

-OHAL ortamında ve siyaset gölgesinde alınmış yargı kararları adalet ve hukuka güveni sarsar; toplumu gererek iç barış ve huzuru zora sokar.

-Adalet Bakanlığı: “f.ö davalarında 50.344 kişi tutuklu, 55.495 kişi tutuksuz yargılanıyor.” Neye göre tutuklu, neye göre tutuksuz? Ölçü ne?!

-Hakimlik tutuklama memurluğu değildir - http://www.yeniasya.com.tr/video/hakimlik-tutuklama-memurlugu-degildir_435257 

 

Okunma Sayısı: 8221
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan ERKİŞ

    20.6.2017 12:58:03

    (5) Dahilde her ne kadar "demokrasi ve hukuk" nutukları atılsa, harice demokrasi ve hukuk dersi verilse de hür, medeni ve demokrat dünya biliyor ki, Türkiye'de demokratik hukuk devletinin elini kolunu bağlayan antidemokratik bir OHAL ve KHK rejimi vardır ve hükmünü icra etmektedir. Kendimizi kandırabiliriz ama onları aldatmak o kadar kolay değil. Onun için bir an evvel memleket ve milletimize maddi-manevi zarar veren bu gidişat bırakılmalı; adalet, hürriyet, hukukun üstünlüğü, istişare, Meclisin şahsı manevisine tam istinat ile hakiki mana, mahiyet ve uygulamaları ile demokrasiye dönüş yapılmalıdır. Yol yakın olup dönüş kolaydır. Yanı başımızdaki bölge yangın yerine dönmüş, yangın bize de sıçramış iken, dahildeki kavgayı bırakıp "kılıcı kına sokmak" lazımdır. Kavga değil barış, ihtilaf değil dostluk ve ittifak ile huzur, muhabbet ve uhuvvet istiyoruz. Yüzlerce milli-manevi rabıtalar varken tahakkuk ettirmek çok mu zor? Yoksa biz mi istemiyoruz?

  • Özcan ERKİŞ

    20.6.2017 12:39:15

    (4) Bu ülkenin vergi veren bir vatandaşı olarak, Yargıya olan güvenim fevkalade zayıftır.Bunca haksız, hukuksuz ve keyfi uygulamalar karşısında adil,cesur ve vicdanı hür yargıç yahut yargıçların sessizliği insanı hayrette bırakıyor. 18 yy.daki bir Alman vatandaşı kadar bile olsa 3 asır sonra, hürriyet asrında, "Ankara'da hakimler var!" sözünü söyleyemiyoruz. Bir başka hayret verici durum ise, bu ülkenin onlarca Hukuk Fakültesi, dekanı, prof.u ve doçentleri, bunca hukuksuz işleri alenen görmüş olmalarına rağmen sessiz kalmalarıdır. Adalete ihtiyacın zirve yaptığı, elde "Adalet" yazan pankartla insanların yollara düştüğü şu süreçte konuşmayan Hukuk Fakülteleri acaba ne vakit konuşacak? Sırf onlar mı? "Adalete ihtiyacım var!" diyen herkes.Konuşmak için zulmün bize dokunması ve mağdur olmak mı gerek? "İnsan" ismine layık "insan" olmak yetmez mi?

  • Özcan ERKİŞ

    20.6.2017 12:25:16

    (3) Takriri Sükun'dan İstiklal Mahkemelerine ve günümüzün İç Güvenlik Yasası ve Sulh Ceza Hakimliklerine gelinceye kadar, tarihi hadise ve icraatları bütüncül bir nazarla değerlendirmeye tabi tutarsak; karşımıza, kamu güvenliğinden ziyade iktidarların kendi ömrünü uzatmaya ve iktidarını pekiştirmeye ve hatta -varsa- tasavvur ve tahayyüllerindeki sistemi kurmaya matuf hareketler olarak bakılabilir. Böyle bir niyet ve harekete muhalif ve muarız kim varsa onları sindirme adına, OHAL benzeri bir uygulama ile demokratik hukuk devletini bile askıya alabilirler. Herhalde Türkiye'de olup biten de bundan ibaret olsa gerektir. Yoksa "terörle mücadele" için yeterli yasal mevzuat yok mu? Elbette var ama iktidarların niyet, maksat ve hedefi başka olunca, mevcut yasal mevzuatla "istedikleri şeyi, istedikleri şekilde yapamadıklarından" OHAL ve KHK'lara ihtiyaçları vardır. Yanlış anlaşılmasın, OHAL ve KHK'ya milletin değil, yargıyı "sopa" gibi kullanacak iktidarın ihtiyacı vardır.

  • Özcan ERKİŞ

    20.6.2017 12:10:10

    (2)Şu anda toplumun öncelikli ve acil ihtiyacı:Adalettir. Maalesef en çok çiğnenen de adalettir. Hem adaletten sorumlu yargı eliyle. Adalet için yapılan yürüyüşe bile tahammül edemeyen,yargıyı alenen göreve çağıran iktidar cenahı, yargıya talimat vermiş ve baskı altına almış olmuyor mu? Hani "yargı bağımsız ve tarafsız ve kimseden talimaz almazdı." Öcalan' a çiçek veren müfrit Kemalist bile "Bu süreçte yapılan haksızlıklar bile görmezden gelinebilir" demiş. (Cumhuriyet,20.6) Demek ortada bir haksızlık var ki-şecaat arzeden..misali - bunu söylüyor. "Haksızlığı görmezden gelmek" ne demek? İşte Türkiye'nin geldiği vahim nokta. Ve bu noktaya, Siyasal İslamcı bir ideolojiye sahip, iktidar hırsıyla hareket eden sözde "dindar" bir parti eliyle getirildik.Ve merhum Cemil Meriç'in güzel tespitiyle, "-izm'ler idrakimize giydirilen deli gömleği" olduğundan, hangi '-izm' olursa olsun, neticede "deli gömleği" mesabesinde olduğundan,neticesi ve semeresi maddi-manevi "zarar"dan başkası olmamıştır.

  • Özcan ERKİŞ

    20.6.2017 11:43:42

    Sayın Güleçyüz, "Bu sürecin 28 Şubat'tan bir farkı; O süreçte çok yargılandık mahkumiyetler de aldık, ama hiç tutuklanmadık. Şimdiyse TUTUKLAMALARLA PEŞİN CEZA kesiliyor!" sözü, hem yargının hem iktidarın trajikomik halini özetler mahiyette. Mağdur Kürsüsünde okuduğumuz her bir mağdur mektubu da bize ve herkese, yargı eliyle işlenen faciaları anlatmaktadır. Asli görevi vatandaşın hak ve hukukunu muhafaza ve adaleti tecelli ettirmek olan Yargı'nın, siyasi iktidarın emrine girdiğinde, yapacağı vahim hatalarla nasıl bir mağduriyet ve zulüm aracı olabileceğini gösterdi. Asla kabul ve tasvip etmediğimiz bir başka zulüm dönemi olan 28 Şubat'a bile "rahmet okutturan" OHALve KHK'lı şu sürecin ülkeye verdiği maddi zarar ve manevi tahribatın boyutları henüz ortaya çıkmış değil. Çünkü kamuoyu, işin aslı kamufle edildiği için ve hakikati öğrenecek Yeni Asya misali hakperest ve cesur ceraid (gazeteler) de şu an itibariyle bulunmamaktadır. Türkiye'de ciddi bir korku atmosferi vardır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı