28 Şubat günlerinde olduğu gibi adını vermeden açıklama yapan üst düzey bir Genelkurmay yetkilisinin “Kırmızı kitap yürürlüğe girdiğinde paralel yapı devletin içinden ve dışından tasfiye edilecek” sözü, nasıl bir zihniyetin yeniden işbaşı yapmaya hazırlandığını ele veriyor.
Yapacaklarını “kitabına uydurmak” için dayandığı belge, demokratik hukuk devletinin bilinen normları değil, “devletin iç anayasası” olarak nitelediği MGSB olan bu zihniyet, görünen o ki, alabildiğine kapsamlı bir tasfiye operasyonunun planlarını yapmakla meşgul.
Bu tasfiyenin bir ayağı devletin içinde paralelcilikle suçlanan kadroların temizlenmesi.
Gerçi MGSB revizyonundan çok önce başlatılan cadı avı devletin bütün kurumlarında hayli zamandır tam gaz devam ediyor, hattâ büyük ölçüde tamamlandığı dahi söylenebilir.
Böylece, 28 Şubatçıların, dönemin hükümetlerine yaptırmak isteyip de başaramadıkları operasyon, AKP eliyle sonuçlandırılıyor.
28 Şubat’ta, derin mahfillerde hazırlanan ve devletteki dindar kadroların tasfiyesine yönelik düzenlemelerin de yer aldığı “irtica kanunları” Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit hükümetlerinin eline tutuşturulup defaatle Meclisten geçirilmek istenmiş, ancak her defasında kamuoyundan yükselen çok yoğun itiraz ve tepkileri aşamamış ve akamete uğratılmıştı.
Ve bu duyarlılığın oluşmasında, söz konusu girişimler her gündeme geldiğinde, ilgililerin telefon ve faks numaralarını yayınlayıp günlerce manşetten “Tepki gösterin” çağrıları yapan Yeni Asya’nın çok büyük katkıları olmuştu.
O zaman milletin direnişine toslayıp yapılamayan şeyler, ne yazık ki şimdi yapılıyor.
Ve geçmişteki emsallerinde olduğu gibi ihbar ve jurnalcilik furyası eşliğinde gerçekleştirilen tasfiyelerde, birçok kişinin şahsî husumetlerle veya başka sebeplerle “paralelci” diye suçlanarak mağdur edildiğini duyuyoruz.
Öyle ki, buna dair şikâyetlerin, iktidar yanlısı gazetelere dahi yansıdığını görmekteyiz.
28 Şubat’taki “irticacı avı”nda da, dindarlıkla hiç alâkaları olmadığı halde “mürteci diye ihbar edilip “harcananlar” olmamış mıydı?
Şimdi aynı filmin farklı bir versiyonu, değişik aktörlerle bir kez daha vizyona sokuluyor.
İşin ilginç tarafı, yeni dönemdeki tasfiyelerin uygulayıcıları, 28 Şubat sürecinin mağdurları veya şimdiye kadar öyle gösterilenler.
“Devlet içinden tasfiye” için diyeceklerimiz bunlar. “Dışından tasfiye”ye ise yarın bakalım.
tweet 1- Nuri Pakdil: Devleti yapılandıran ideolojinin yıkıcı baskısı bütün şiddetiyle devam ediyor. İdeolojik bağlamda düşünme-yazma özgürlüğü yok.
tweet 2- Nuri Pakdil: Dokunulamaz, eleştirilemez, kinayeli bile olsa dil uzatılamaz bir tabu var. Bu yok edilmeden insan beyni inkişaf edemez.